28 Haziran 2022

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Askeri okul öğrencilerinden bir kısmı tahliye edildi. Maalesef ki askerler, öğrenciler, birçok kişi halen hapiste. Mağduriyet devam ediyor. İşte o mağdurların yakınlarından birisi Sayın Fadime AKGÜL. Er Yasin AKGÜL’ün annesi ile konuşacağız. Ardından Onur Yürüyüşündeki polis baskısı, zulmü, darbı, hak ihlali hakkında KAOS GL yetkilileri ile konuşacağız. İlk olarak Fadime AKGÜL’ü ekranlarımıza alıyoruz. Fadime Hanım hoş geldiniz.

Fadime Akgül:Hoş bulduk Ömer Bey, teşekkür ederim beni yayınınıza aldığınız için.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Estağfurullah. Sağ olun, hemen konuya girelim. Oğlunuz 6 yıldır cezaevinde. Ne oldu, ne bitti, neye itiraz ediyorsunuz, neler yaşandı, bize kısaca özetler misiniz? İtirazlarınızı anlatınız.

Fadime Akgül:Benim oğlum İstanbul, Metris’te 2,5 aylık askerdi. O gece tatbikat var, diye oğlumu da alıp İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin önüne götürdüler, daha sonra o darbeci komutan: “Sivillere ateş edin, onları öldürün.” diye bunlara söylüyor, oğlum sivillere ateş etmiyor, ateş etmediği için o komutan emrini 3 defa böyle söylüyor, 3. kez de oğlum ateş etmediği için bu komutan benim oğlumu ayağından vuruyor, onlarca tanığın bu olaya dair ifadeleri vardır. Yasin AKGÜL ateş etmedi, ateş etmediği için darbeci komutan ayağından vurdu, gördük, diye ifadeleri var. Oğlum Metris Kışlasından çıkartılıp İBB önüne getirtiliyor, tatbikat var denilerek.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Sonra oğlunuza ceza olarak ne veriliyor?

Fadime Akgül:Sonra ambulans çağırılıyor. Daha ambulansa binmeden, o darbeci komutan, bu ambulansı kim çağırdı, diyor. Buradan ölünüz çıkacak sizin, diyor. Bu kez o komutan ambulansı tarıyor. Öldüresiye ateş ediyor. Ambulans şoförü benim oğlumu kurtarıp götürüyor. Allah o şoförden razı olsun, oğlumu hastaneye götürüyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Peki sonra oğlunuz ne ceza alıyor? Mahkeme ne durumda?

Fadime Akgül:Oğluma müebbet hapis cezası veriliyor. Sivillere ateş etmiyor, ateş etmediği için vuruluyor. Gazi çıkacağı yerde devletimiz müebbet verip içeri atıyor. Şu anda oğlum hala içeride.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Görüntülerde de görüyoruz, komutanı tarafından vurulan Yasin AKGÜL’e ait fotoğraflar. Maalesef darbeci olarak ilan edilmiş ve müebbet cezası almış. Bu duruma ne diyorsunuz? Kamoyundan, iktidardan, yargıdan ne bekliyorsunuz Fadime Hanım bir anne olarak?

Fadime Akgül:Erden darbeci olmaz. Benim oğlum suçsuzdur, kimseye ateş etmedi. Er, emir kuludur. Oğlum suçsuz ve masumdur, askerler masumdur.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:66 askeri öğrenci tahliye edildi. Bazıları ise cezaevinde, 6 yıl geçti aradan. Yargı bazılarına ‘’pardon’’ dedi, Yargıtay bu cezayı haksız buldu ve tahliye edilen öğrenciler oldu, bu öğrencilerden bir kısmı hala cezaevinde, bu konuda ne dersiniz? Adil yargılamaların olduğunu düşünüyor musunuz?

Fadime Akgül:Ben adalet istiyorum. Adalet tecelli etsin. O kadar suçsuz askerlerimiz içeride ki yani, adalet istiyorum. Çocuklarımız çıksınlar, biz evlatlarımıza kavuşalım, acılarımız dinsin, istiyorum ben.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Peki Yasin AKGÜL başka neler anlatıyor, kendisi kurşun sıkmış mı, darbe düşüncesi var mıydı?

Fadime Akgül:Çıkmamış oğlum, kurşun sıkmamış, komutanı öyle söyledikçe kaçmış, oğlum başka yere kaçmak suretiyle darbeci komutanın emrini yerine getirmemiş, ateş etmemek adına kaçmış. Bunlar sivildir, demiş. Bunlar Türk insanı, demiş. Ateş etmediği için komutan kendisini vuruyor, daha sonra hastanede bile oğluma eziyet etmişler. Sen darbecisin, diyerek yaralı ayağını tekmelemişler. Benim çocuğuma eziyet etmişler. Daha neler neler, çocuğum ne kabuslar gördü. En güzel yılları hapishanede geçti, içeride büyüdü. Benim oğlum darbe nedir bilmez, ben kendim dahi bilmem. Daha çocuğum 19 yaşında. O zaman hiçbir şey bilmezdi. Darbeyi hastanede öğreniyor benim oğlum.

Fadime Akgül:Anladım, siz de diyorsunuz ki, askeri öğrencilerin nasıl ki adalet Yargıtay’da yerini bulmuşsa. Sanırım dosya Yargıtay’da değil mi dosya?

Fadime Akgül:Yargıtay kararı bozdu. Karar Yargıtay’da bozuldu. Şu anda duruşma günü bekliyoruz. Tahliye olmasını bekliyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Fadime Hanım, yerel Mahkemeye sevk edildi, Yargıtay cezayı bozdu, diyorsunuz, ama tutuklu yargılanıyor. Tutuksuz yargılama kararı vermediler, öyle mi?

Fadime Akgül:Oğlum hala tutuklu, tutuklu yargılanıyoruz.

Ömer Faruk GergerlioğluSizler neler yaşıyorsunuz, tam olarak 6 yıldır neler yaşadınız, bize anlatır mısınız?

Fadime Akgül: Oğlum içeride mahpus, biz burada mahpusuz, yani o içeride hapis, biz ise burada hapisiz. Bizim yüzümüz 6 yıldır gülmedi. Biz 6 yıldır yaşamadık. Çocuğumuza gidiyoruz, geliyoruz, daha dün oradaydım, çocuğumu gördüm, geldim. Tabiki çok zor. Çok acı. Gidiyorsun, çocuğunu alıp gelemiyorsun. Çocuğunu eve getiremiyorsun. Elinden bir şey gelmiyor. Bir şey yapamıyorsun. Çocuğu orada yarım saat görüyorsun, sonra çocuğu geri götürüyorlar. Yani adaleti bekliyoruz. Ha bugün ha yarın çıkacak gelecek, diye bekliyoruz. Çok zor ve acı bir durum. Maddi-manevi insanı çok yıpratan bir durum. Bittik biz, şu 6 yıl bizi çok mahvetti. O kadar sağlıklı birisiydim ki, şu an tansiyon hastası oldum, her şeyi unutur oldum. Hiçbir şey yapamaz oldum. Sağlığımızdan da olduk.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Onun cezaevinde durumu nasıl?

Fadime Akgül: Oğlum bize üzülmeyelim, diye duyurmamaya çalışsa da, başka arkadaşlarından olsun duyuyoruz, hastalıkları olmuş, rahatsızlıkları olmuş, hastaneye gidip geliyor, pandemi döneminden ötürü sürekli karantina odasında kalıyor. Göremediğimiz, telefon ile konuşamadığımız günler oldu. Koronavirüs sürecinden ötürü 2 yıl açık görüş yapamadık. Yavrumuza sarılamadık. O da orada zorlukları her ne kadar belli etmese de yaşıyor. Sorunlarının bir oğunu bize belli etmedi ancak biz biliyoruz. Yerde yatıyormuş, içerisi çok kalabalık. Çocuğum benim yerde iki ranzanın arasında yatıyor. Sürekli koğuşlar değişiyor kalabalık oluyor, 25 kişi oluyorlar.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Fadime Hanım çok teşekkür ederiz.

Fadime Akgül:Yerde yatıyor diye hasta olmuş, yanında kalan bir arkadaş aradı ondan öğrendim çocuğumun suratının tutulduğunu, arkadaşlarının ona yardım ettiğini söyledi.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Fadime Hanım çok teşekkür ederiz, sizin sesiniz olmaya çalıştık bugün, umarım en kısa zamanda adalete kavuşur.

Fadime Akgül:Çok teşekkür ederiz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Programımızın son bölümünde polis şiddetini konuşacağız. Anayasal haklarının kullanımını engelleyen bir iktidar şiddetini gündem edeceğiz. Konuğumuz Kaos GL Derneği’nin Koordinatörü Sn. Yıldız Tar hoş geldiniz. Birkaç gündür çok önemli şeyler yaşıyorsunuz hemen size bırakalım. Polis şiddetini yoğun bir şekilde konuşulduğu bizim gündemimizde olduğu bugünlerde maalesef ki Onur Yürüyüşü’ne yönelik çok ağır bir polis baskısı yaşandı, hepimiz gördük, sadece göstericilere değil, anayasal haklarını kullanmak isteyenlere değil, gazetecilere yönelik de ağır bir baskı yaşandı. Siz olayın ayrıntılarını bize lütfen anlatın.

Yıldız Tar :Bu sene Türkiye’de Onur Ayı hiç olmadığı kadar bir baskı altında geçti ve bir anda devletin yasakları bir anda birtakım çetelerin linç girişimleri tehditlerin gölgesinde LGBTİ+’lar varoluşları, kimliklerine çalıştı, henüz Onur Ayı etkinlikleri son bulmadı ama 20 Mayısta gerçekleşen Boğaziçi Onur yürüyüşünden 26 Haziran’da gerçekleşen İstanbul ve İzmir Onur Yürüyüşü’ne kadar yaşananlar şu anda maalesef devletin LGBTİ+ neredeyse savaş açtığını gösteriyor. Onur Ayı etkinlikleri kapsamında bizim ulaşabildiğimiz on yasak kararı oldu yani neredeyse Türkiye’nin her yerindeki Onur ayı etkinlikleri, yürüyüşler, gösterileri, tiyatrolar, söyleşiler hepsi yasaklandı. Boğaziçi, ODTÜ, Antep, Çanakkale, Datça, Beyoğlu, Kadıköy Eskişehir, İzmir Valiliği yasaklarıyla geçti ve bir ay içerisinde sadece bir ayda 10 yasak ve en az 530 LGBTİ+ kişi gözaltına alındı. Niye gözaltına alındı? Onur Ayı’nı kutlamak istediği için, etkinlik yapmak istediği için, yürüyüş yapmak istediği için gözaltına alındı. En son artık pazar günü 1993 yılında denenen 2003 yılından beri de kesintisiz bir şekilde yapılan Onur Yürüyüşü’ne bir kere daha polis saldırdı. 2015’ten beri Onur yürüyüşleri yasaklanıyor öncesinde gayet barışçıl yüz bin kişinin yürüdüğü yürüyüşlerdi. Pazar günü ise bir günde 373 kişi gözaltına alındı. Bu çok çok büyük bir rakam. Sadece LGBTİ+ eylemleri açısından değil hatırlamak gerekirse İstanbul’da yakın zamanda Gezi Parkı anmasında 170, 1 Mayıs’ta 192 kişi ve Diyarbakır Nevruz’unda 298 kişi gözaltına alınmıştı. Onur yürüyüşü ile birlikte bu sayıda artarak 373 gözaltı yaşandı ve gözaltılar daha 17.00’da yürüyüş çağrısı vardı saat 14.00’da Beyoğlu’nda kafelerde oturan insanlar gözaltına alındı, ortada henüz ne bir yürüyüş ne bir basın açıklaması varken polis bütün kafeleri mekanları kapattı. Sabah saatlerinden itibaren Taksim adeta bir sıkıyönetim görüntüsü veriyordu. Hiç kimsenin herhangi bir yerden bir yere gitme imkanı bile yoktu. 14.00’da başlayan gözaltılar çok uzunca süre devam etti ve İstanbul LGBTİ+ Onur haftası komitesinin acil durum ihbar hattına 16 saat boyunca sokaklardan insanlar arayarak “Şurada gözaltına alıyoruz, işkenceye uğruyoruz, cinsel tacize maruz bırakılıyoruz.” dediler ve bu gözaltına alınanlara kötü muamele, işkence gözaltı sürecinde devam etti. Avukatlar çok uzunca bir süre gözaltı aracındaki müvekkilleri ile görüştürülmedi. Vatan emniyetinde minimum 16 saat gözaltı aracının içerisinde aç, susuz bir şekilde bekletildiler ve içeriden işkence sesleri yükseldiğinde avukatlar müdahale etmek istediğinde bu sefer polis avukatlara saldırdı. Bir kişinin bileğinin yerinden çıktığı ve onu yerine kendi başına takmak zorunda kaldı, cinsel tacize maruz bırakıldı, görüntülerde de medyaya yansıdı, gözaltından çıkarılan LGBTİ+’lar yaşadıklarını anlatmaya devam ediyor. Yani pazar günü İstanbul’da Taksim’de devlet adeta bir savaş açtı ve LGBTİ+’ların anayasal hakkını kullanmak isteyen LGBTİ+’ların göz göre göre zulmetti ve bunu yaparken görüntülenmesin, kimse duymasın diye gazetecilerin de çekim yapmasını engelledi, 3 gazeteciyi gözaltına aldı, avukatları çembere alarak herhangi bir kötü muamele durumunda müdahale etmesinin önüne geçmiş oldu ve bu saatlerce devam etti. Gözaltına alınanlar en son dün sabah saatlerinde bırakıldı ve bu süreçte her an her türlü hakkı kullanabilmek için avukatların tekrar tekrar devreye girmesi gerekiyordu ve günün sonunda 26 Haziran Pazar günü İstanbul’da 373 kişinin gözaltına alındığı binlerce insanın sokak ortasında ve gözaltı araçlarında işkenceye maruz bırakıldığı karanlık olarak tarihe geçti.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Sayın Yıldız Tar polis şiddeti maalesef toplumu tehdit ediyor ve anayasal hakkın kullanımına engel teşkil ediyor. Son zamanlarda yoğun bir şekilde hak kullanımının polis eliyle engellendiğini görüyoruz. Kimi zaman Kürt meselesinde açıklama yapmak isteyen HDP’lilere çok önemli engeller geliyor, gözaltılar, darplar, kimi zaman Cumartesi Anneleri yerlerde sürükleniyor, kimi zaman Furkan Gönüllüleri basın açıklaması yapmak isterken yerlerde sürükleniyor, çok ağır polis darbı ihlalleriyle karşılaşıyor. Yoğun gözaltılar, çıplak aramalar, işkenceler, tacizler yapılıyor, kimi zaman KHK’lılar açıklama yapmak istediğinde aynı muameleye maruz kalıyor. Birçok kez olduğu gibi bu sefer de siz en ağır bir şekilde böyle bir muameleye uğradığınız, 373 kişi gözaltına alındı ve ağırlık ihlalleriyle sabaha kadar otobüslerde bekletildiniz. Tacize uğradınız, darplara uğradığınız peki ben bu kimliğe göre toplumun refleks vermesi konusunda size sormak isterim. Herkes kendisi darba uğradığı, ihlale uğradığı zaman ses veriyor. Kolektif, evrensel bir hak talebini nasıl gündem edebileceğiz? Bu anlayışı nasıl yerleştirebileceğiz?

Yıldız Tar : Temel hak ve özgürlükler hiç kimseyi ayırmadan, herkesin gelişebilmesi gereken ve önünde hiçbir engel olmadan rahatlıkla kullanabilmesi gereken meselelerken şu anda sanki kişiye göre bir rejim uyguluyor devlet ve devletin kişiye göre uyguladığı rejim onu mağdurların nezdinde de bir karşılıklı oluyor maalesef. Sanki sadece kendisine haksızlık yapıldığında haksızlıkmış ama geri kalanlara yapıldığında bu bir haksızlık değil meşruymuş gibi bir algı var böyle düşündüğümüz sürece hiçbir kesim haklarımıza ve özgürlüklerimize ulaşabilmemiz mümkün değil çünkü her daim devletin mağdur ettiği, mağduriyetini görünmez kılmak istediği ve bunu da ayrıştırarak, bölerek meşrulaştırmak istediğini hem tarihten hem günümüzden biliyoruz. Şu an Taksim’de bir trans kadının, bir eş cinselin polisten şiddet görmesi ardından işkenceye uğraması bu coğrafyanın her yerindeki herkesin meselesi olması gerekiyor. Hakeza sizin saydığınız birçok örnekteki hak ihlallerinin LGBTİ+’ların meselesi olduğu gibi de dünkü İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü basın açıklamasında LGBTİ+’lar kendilerinin maruz bırakıldığı ihlaller kadar diğer ihlalleri, Cumartesi Anneleri’ne Gezi’ye, Kürt halkına yönelik politikalara hepsine dikkat çekmeye çalışmak için oradaydı ve bunun karşılığında sapkınlar ilan edilerek çok yoğun bir şiddete maruz bırakıldı. Devletin her kademesinde, Ticaret Bakanlığı gökkuşağı ürünlerinin satılmasını yasaklıyor, İçişleri Bakanlığı neredeyse her hafta LGBTİ+’lara açıktan hakaret edip, nefret söylemini kullanıyor. Yasalar, devlette LGBTİ+’lara düşmanlık siyaseti uyguluyor, düşmanlık siyasetine diğer kesimlerle birlikte mücadele etmediğimiz sürece değiştiremeyiz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Çok teşekkür ederiz Sayın Yıldız Tar polis şiddeti kime yapılırsa yapılsın karşısındayız, programımıza katıldığınız için teşekkür ederiz.

Yıldız Tar :Ben teşekkür ederim hak ihlallerini dile getirdiğiniz için.

Programımız burada bitiyor, oldukça renkli 4 konuğumuzun katıldığı bir program oldu. Bizim derdimiz insan hakları ihlallerini gündem etmek ve duyarlılık sağlayabilmek, umarım bunu sağlamışızdır. Bu akşam da programımız burada bitiyor, haftaya Salı günü saat 21.00’de buluşana kadar hepinize hayırlı akşamlar hoşça kalın.

Yorumlar