2 Ağustos 2022

ÖFG TV’den herkese merhaba, her hafta Salı günü saat 21.00’de haftanın önemli insan hakları konuları ve konukları ile yaptığımız programımıza bugün de başlıyoruz.

Bugün yine önemli sorunlar ile ilgili konularımız ve konuklarımız var. Cezaevleri işin doğrusu son derece ağır hak ihlallerinin  olduğu yerler ve bizim önemli gündem maddelerimizin en başında yer alıyor cezaevlerindeki sorunlar, sağlık hakları sorunları ve diğer baskılar son derece yoğun bir şekilde yaşanıyor. Cezaevleri dışında da yoğun bir şekilde yaşanıyor ama cezaevlerinde özgürlüğü elinden alınmış hakkı hukuku kolay bir şekilde gasp edilen mahpusların yaşadıklarını buradan duyurmak son derece önemli.

Bugün ilk olarak açlık grevinde olan ve daha sonra ölüm orucuna çevirmiş olan Gökhan Yıldırım ve Sibel Balaç’ın yakınları ile konuşacağız. Ardından da Ehettin Kaynar yıllardır cezaevinde olan bir mahpus, çok hastalığı olan bir mahpus ve şu anda hastaneye kaldırılmış durumda. Önemli gecikmeler yaşanmış, son haftalarda buna çok rastlıyoruz. Mehmet Sait Demiröz isimli bir mahpus çok can acıtan bir gecikme silsilesinden sonra hayatını kaybetti hastanede. Tacettin Başer önemli gecikmeler yaşadı ve şu anda hastanede ölümle pençeleşiyor. Ehettin Kaynar da aynı durumda. Bu hasta mahpusların durumlarını yakından takip ediyoruz ve Ehettin Kaynar’ın da oğlu ile görüşeceğiz.

İlk önce ölüm orucundaki Gökhan Yıldırım ve Sibel Balaç’ın yakınları ile görüşeceğiz. İlk olarak Gökhan Yıldırım’ın kardeşi Erkan Yıldırım ile konuşacağız. Kardeşiniz Gökhan Yıldırım aylardır açlık grevinde, ölüm orucunda ve son derece sıkıntılı günlere girdik. Biz sürekli sesini duyurduk, taleplerini duyurduk Meclis’te soru önergelerimiz ile bakanlığa sorduk, Meclis’te basın toplantılarımızda yoğun bir şekilde andık fakat önemli bir duyarsızlık görüyoruz. Siz de 200 günü aşan bu sürecin sonrasında ifade edeceğiniz mutlaka önemli şeyler vardır. Gökhan Yıldırım neler yaşadı? Neler oluyor? Öncelikle en son bugünlerde geldiğimiz aşamadan, evveliyatına sonra gireriz. En önemlisi sağlık ile ilgili durum, son durum nedir? Sağlığı ne durumdadır?

Erkan Yıldırım:Gökhan Yıldırım en son geçtiğimiz Çarşamba günü açık görüşü vardı, ziyaretine gittim. Ziyaretimize gelirken görüş alanına tekerlekli sandalye ile gelebildi. Artık vücut dirençlerinin tamamen düştüğü neredeyse geri dönülemez bir noktaya geldiklerinin göstergesi oluyor. Ellerinde ve ayaklarında damar çatlaklarından kaynaklı kızarıklıklar mevcut, el parmak araları yara olmuş. Bunun için yazı yazamaz duruma gelmiş. Ağız içinde yaralar mevcut, bunlardan dolayı ölüm orucunda olduğundan dolayı şeker, tuz, katı şeker gibi kullanabiliyorlar, boğaz yarasından dolayı katı şeker bile kullanamıyor. Ensesinde kızarıklık var, yüz bölümünde, burun kısmında kızarıklıklar olmuş, yaralar oluşmaya başlamış. Her geçen gün, her saniye giderek sağlık problemleri geri dönülemez noktalara geliyor. Bunun için Gökhan özellikle; “Kas ağrılarım oluyor, geceleri uyuyamıyorum.” Diyor. Eklem ağrılarından kaynaklı uyuyamadığını, yazı yazamadığını, vücut direncinin tamamen düştüğünü söylüyor. Bunun için hücresinden çıktığı an tekerlekli sandalye ile gitmek zorunda kalıyor. Sağlık durumu 62 kilodaydı ilk başladığı dönemlerde şu an 42 kiloya düşmüş durumda. Bu çocukların bir an önce seslerinin duyup taleplerinin kabul edilmesi gerekiyor ki kötü şeyler yaşamayalım, kayıplar vermeyelim çünkü bu çocuklar artık öldükten sonra sesleri duyulmasın istiyoruz. Öldükten sonra kimseye haklılıkları, talepleri vardı demesinler. Bugün bu seslere, bu taleplere ses vermek lazım sahip çıkmak lazım bu çocuklara. Her şeyden önce ne olursa olsun, hangi cezayı almış olursa olsun sonuçta iki tane insanın hayatı söz konusu orada.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:İzleyenlerimize Gökhan Yıldırım neden ölüm orucunda? Neden 200’ü aşkın gündür yemek yemiyor? Şekerli tuzlu suyla besleniyor neden? Neden böyle bir direniş içinde? Sebepleri nedir?

Erkan Yıldırım:Kardeşim Gökhan Yıldırım 2016 yılında tutuklandı. Tutuklanmasındaki gerekçelerden birisi şöyle; kendi mahallesinde uyuşturucuya karşı mücadele ettiği için mahallesinde yozlaşmaya izin vermediği için, bununla ilgili mücadele ettiği için, uyuşturucu satıcıları ile yozlaşmaya karşı mücadele ettiği için mahallede hedef haline geliyor ve bunun için çocuklarımızı terör örgütü üyesi denilerek tutukladılar. Mahkemelerinde çok adaletsizlikler oldu. Biz de mahkeme tutanakları da var. Mahkeme salonunda 17 kişinin ifadeleri var. O ifadelerin örnekleri de var. Mahkeme salonuna 17 kişi geliyor Gökhan Yıldırım’un üzerine ifade vermek için. 17 kişiden 16’sı diyor ki: “Biz bu şahsı daha önce hiç görmedik, tanımıyoruz. Karakolda bize sadece işlemimizi halletmek için şuraya imza atın sizin işinizi halledeceğiz deyip karakoldan gönderildik.” Karakollarda bu insanların Gökhan gibi milyonlarca insanın üzerine hiç alakasız bir şekilde ifadeleri verip bunları gerçekmiş gibi gösterip bu çocuklara onlarca yıl ceza veriyorlar. Kardeşim adaletsizliklere uğradığı için adil yargılanmadığına inandığımız için gizli tanıkların dijital delil gösterilerek ya da gizli tanık adı altında itirafçıların beyanları ile 46 yıl ceza verildi ve kardeşim bu adaletsizliğe karşı ben kendimi başka türlü anlatamıyorum, tek elimde bir bedenim var, delil olarak gösterebileceğim, kanıtlayabileceğim, bunun için bedenimi ortaya koyarak ben haklılığımı ortaya koyup haklı olduğumu anlatmak istiyorum dedi. bunun için geçtiğimiz yıl 25 Aralık’ta süresiz açlık grevine başladı ve bakanlıklara yazı yazdı. Ben adil yargılanmak istiyorum, bunun için açlık grevine başlıyorum eğer buna dönüş yapılmazsa açlık grevimi ölüm orucuna çevireceğim deyip 22 Ocak 2022 günü de cevap alamadığı, dönüş olmadığı için de ölüm orucuna çevirdi ve bugün tam 220 gündür ölüm orucunda adaletsizliklerin giderilmesini istiyor, adil yargılanmak istiyor, bağımsız mahkemelerce yargılanmak istiyor. Bunun için açlık grevinde ve ölüm orucunda.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Kaldığı koğuşta kaç kişi kalıyor? Yanında ona yardım edebilecek kişiler var mı?

Erkan Yıldırım:2 kişi kalıyor şu anda. Yardımcı olacak arkadaşı var ama bu tecrit koşullarında ne kadar mümkün olabilir orası da tartışma konusu zaten.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Talepleri vardı, onlar hakkında bilgi vermek ister misiniz? Bitirme ile ilgili talepleri vardı.

Erkan Yıldırım:En başta taleplerinden adil yargılanmak istiyor. Adil yargılanmanın yanında kendisi için değil bu talepler, aslında tüm bir halk için istiyorlar. Bu da; cezaevinde bakanlığın açıkladığı rakamlara göre 1605 hasta mahpus var. 1605 hasta mahpusun serbest bırakılmasını istiyor ki; çok rahat bir şekilde tedavilerini olabilsinler diye. Bunun yanında ağırlaştırılmış infaz yasasının mahkumlar lehine değiştirilmesini istiyor, dijital delil gerekçe gösterilerek tutuklananların serbest bırakılmasını istiyor, itirafçı, gizli tanık ifadeleri gerekçe gösterilerek tutuklananların serbest bırakılmasını istiyor, tek kişilik hücrelerin kaldırılmasını, cezaevinde kitap yayın hakkının koşulsuz sağlanmasını istiyor, disiplin cezalarının kaldırılmasını istiyor, cezaevlerinde uygulanan sohbet hakkının eksiksiz ve tam, 10 saat olarak uygulanmasını istiyorlar. Gökhan’ın bir de kendi mahallesinde yozlaşmaya ve uyuşturucuya karşı mücadele ettiği için tutuklandığı için uyuşturucuya karşı mücadele edenlerin değil uyuşturucu baronlarının yargılanmasını istiyor! Talepleri bu şekilde bu talepler karşılanamaz talepler değil. Bu talepler var olan, insanların halkımızın talepleri, cezaevinde olmak değil dışarıda kendisine insanım diyebilen bütün insanların talepleridir bunlar.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Cezası kesinleşti mi?

Erkan Yıldırım:Kesinleşti. Ölüm orucuna başladıktan sonra hızlı bir şekilde Yargıtay’dan onaylandı cezası.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Cezası onaylanmadan önce de o tutuklu olduğu halde ağırlaştırılmış müebbet muamelesi görüyordu değil mi?

Erkan Yıldırım:Evet.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Şimdi de aynı muamele devam ediyor.

Erkan Yıldırım:46 yıl ceza aldı.  Cezaevinde sadece dört duvar arasına atıldığı zaman orada olay bitmiyor. Cezaevi içerisinde ekstradan cezalandırılmalar oluyor. En basiti kantinden alışveriş yapıyorsun cezaevinden, bir kalem, bir mektup, herhangi bir şey alıyorsunuz, habersiz bir şekilde, koğuşlara geliyor memurlar askerler arama yapıyorlar. Kantinden aldığı ürünleri alıkoyuyorlar.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Bu tarz olayları çok duyuyoruz.

Erkan Yıldırım:Sadece cezaevine atılıyor bu insanlar, sadece cezalarını yatmak için, biz de aynı şekilde olabiliriz, cezaevine atıldığımız zaman biz cezaevine atıldığımızda devletin sorumluluğu altındayız ama bugün iktidarın getirdiği yasalar, uyguladığı politikalar yüzünden cezaevindeki insanlar ekstra cezalandırılıyorlar.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Özgürlüğü elinden alınmakla kalınmıyor hakkı da gasp ediliyor.

Erkan Yıldırım:Kesinlikle evet.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Son durum böyle. Son derece kritik günlerde. 220 gündür Gökhan Yıldırım ölüm orucunda. Çok ağır bir durum. Bizi dinleyenler hepimiz, belki az evvel yemeğimizi yedik, karnımız tok ama bazı mahpuslar şu anda açlar! Bunu hissetmemiz, empati yapmamız gerekiyor. Onlardan birisi Gökhan Yıldırım 220 gündür yemek yemiyor. Sadece şekerli su, tuzlu su ve bu tabi ki bir insana yetmediği için önemli miktarda kilo kaybı ve sağlık kaybı var. Ölüm sınırına gelmiş durumda, ondan önceki birçok açlık grevcisi hayatını kaybetti, Ebru Timtik kaybetti, İbrahim Gökçek hayatını kaybetti ve maalesefki yeni ölümler olabilir. O yüzden biz Gökhan Yıldırım ve Sibel Balaç ölmesin diyoruz ve ikinci bir açlık grevcisinin yakınına geçiyoruz.

Erkan Yıldırım:Çevremizden ve şu anki ölüm orucundan kaynaklı insanlar hep şunu söylüyor; biz ölüm orucuna karşıyız, biz bu tür eylemleri benimsemiyoruz. Abi olarak söylüyorum; ben kardeşimin ölmesini istemiyorum, biz de karşıyız ölüm oruçlarına. Kardeşim ölüm orucuna başlarken çok konuştuk, ben yapmaması adına çok söyledim ama o çocuklar bunu yapmaya mecbur kaldılar. Gülerek, isteyerek, oynayarak bunu yapmıyorlar, kimse bunu böyle zannetmesin, biz ölü sevici insanlar değiliz, biz yaşamı savunan insanlarız, yaşamdan yanayız, bu çocuklar sadece mecbur kaldıkları için bu eylemi yapıyorlar. Sizin aracılığınız ile buradan Gökhan’ın sesini tüm basına, tüm duyarlı insanlara kendine insanım diyen tüm insanlara söylüyorum. Gökhan’ın bir mektubu vardı “Biz yaşamak istiyoruz.” Diye. Onlar yaşamayı çok seviyorlar ve çok istiyorlar ama diyor ki: “Biz yaşamak istiyoruz ama siz bizi yaşatmak istiyor musunuz?” diye soruyor Ömer bey. Bu çocuklar ölmeyi istemiyorlar, biz ölmesini istemiyoruz, çocuklar yaşamak istiyorlar, sadece haklı olarak karşılanabilir taleplerinin karşılanmasını istiyorlar, çok kötü karşılanamaz talepler değil sadece var olan yasalara dahi uysa iktidar, devlet zaten bu çocukların böyle problemleri kalmayacak çünkü kendi yasalarına uymuyorlar, kendi yasalarına uymadıkları için bu çocuklar bunu yapmaya mecbur kalıyolar. Bunun için sizin aracılığınız ile tekrar tekrar basına kamuoyuna seslenmek istiyorum, bu çocukların sesini duyalım. Kamuoyu yaratarak bu çocukların taleplerini karşılatabiliriz ve bu çocukları biz yaşatabiliriz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Gökhan Yıldırım ve Sibel Balaç’ın mektupları geliyor, biz de ölmek istemiyoruz yaşamak istiyoruz ama hak hukuk üstündür biz ve tüm mahpuslar için hak istiyoruz diyorlar, ölüm oruçlarına ben de karşıyım ama karşı olmam günlerdir aylardır aç olan insanların sesini duyurmamamı gerektirmez, bir hassasiyet bir empati yapmam gerekir diyerek bu sesi duyuruyorum, siz de kardeşisiniz, canınız ciğeriniz kardeşinizin ölmesini istemezsiniz, hiçbirimiz bir insanın ölmesini istemez ama buradan Adalet Bakanlığı yetkililerine sesleniyoruz, ölmek üzere olan insanlar var ve onlar seslerinin duyulmasını istiyor, bir cevap vermeniz gerekiyor. Sessizlik ve suskunluk ile geçiştiremezsiniz. Şimdi de Sibel Balaç’ın annesi Nuray Balaç hanım konuğumuz. Umarım Gökhan Yıldırım hayatta kalır ve istekleri yerine getirilir, haksızlık ve hukuksuzluk biter diyorum.

200 günü aşkın bir şekilde ölüm orucunda olan Sibel Balaç’ın annesi Nuray Balaç ile konuşacağız. Kendisi bizi ziyaret etti Meclis’te konuştuk, görüşüyoruz. Kızı için üzülüyor ve hayatta kalmasını istiyor.

Nuray Balaç:Evladımın sesini duyurduğunuz için teşekkür ediyorum. Benim kızım öğretmendi, namusu şerefiyle çalıştı. Evladımı olmayan bir şeyle suçlandı. Evladımın serbest bırakılmasını istiyorum. Evladımın durumu iyiye gitmiyor, 45 kiloya düştü, suratında yaralar başladı, bir anne olarak evladımı kaybetmek istemiyorum ben. Türkiye’deki insanlara yalvarıyorum, evladımızın sesini duyursunlar. Size de çok teşekkür ediyorum. Evladımı serbest bıraksınlar, böyle evlatlar içeride çok var haksızlığa uğrayan. Bu anneler evlatlarını bugünler için yetiştirmedi. Evladımı kaybetmek istemiyorum. Haksızlığa hayır dediği için böyle bir şeyle suçlanır mı? Benim evladımı serbest bıraksınlar, herkesin evladını serbest bıraksınlar haksızlığa uğrayanları.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Nuray hanım sizinle Meclis’te de konuşmuştuk, bilahare cezaevinde de konuşmuştuk. Kızınız Sibel’in mektubu da geliyor, fotoğrafını da çekmiş, oldukça zayıflamış açlık grevine başladığı zamanlara göre. Eriyor ve sanırım 200 günleri aştı, kendisi ile konuşuyorsunuz, cezaevinde görüşüyorsunuz durumunu nasıl görüyorsunuz açık görüşler, kapalı görüşlerde.

Nuray Balaç:Hiç iyiye gitmiyor, 45 kiloya düştü. Havalandırmaya bile çıkamıyorlar. Yardım edin bize. Bu evlatlar kurtulsun!

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Siz bu çığlıklarınıza karşılık alabildiniz mi? Adalet Bakanlığı’ndan size dönüş oldu mu resmi yetkililer size bir şey söyledi mi? Bakanlığa soruyoruz siz de çırpınıyorsunuz?

Nuray Balaç:Cevap vermediler! Son zamanlarda milletvekillerimize gitmek istedik kabul etmediler bizi.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Bizi ziyaret etmiştiniz daha sonra Meclis’e girmek istediniz Meclis’e girmeniz yasaklandı. Kızınız ne diyor? Açlık grevini bitirmesini istiyorsunuz, tavrı nedir? Düşüncelerini nasıl ifade ediyor?

Nuray Balaç: “Anne ben bir şey yapmadım. Suçum yok.” Diyor. Haksızlığa uğradığı için bunlar oluyor. Nasıl bir şey bu? Ben bir evladımı kaybettim ikinci evladımı kaybetmek istemiyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Öncesinde de kaybettiğiniz bir evladınız var.

Nuray Balaç:Anayasa Mahkemesi’nden inşallah olumlu cevap verirler, bir an önce evladıma bir şey olmadan. Size teşekkür ediyorum evladımın sesini duyurduğunuz için. Halk TV’ye çıktı geçen günler Şule Aydın evladımızın sesini duyurmuş buradan ona teşekkür ediyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Kamuoyundan ne bekliyorsunuz? Halkın ne yapmasını istiyorsunuz? Siz bir anne olarak ciğeriniz yanıyor ve Sibel Balaç açlık grevini bitirmiyor, yetkililer seslerinizi duymuyor.

Nuray Balaç:Herkese yalvarıyorum anne olarak; evladımın sesini duyursunlar. Büyüklerimize, Sayın Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum, bu evlatları içeriden çıkarsınlar, haksızlığa uğrayan o kadar evlat var ki bir annenin ahını almasınlar, babanın ahını almasınlar. Ben içeride ölsün diye yetiştirmedim. Ayaklarına mı kapanayım bu insanların ben? Benim evladım bu duruma düştü. Yeter artık! Bir anneye bu yapılmaz. Gece uyku uyuyamıyorum, evladıma bir şey olacak diye. Benim evladım insan mı öldürdü? Eroin mi satmış? Olmayan bir şey ile suçlanıyor! Kendi evlatları bu duruma düşerse o zaman anlarlar. Daha nasıl haykırayım ben? Evladımı görmeye korkuyorum aciz göreceğim diye. Bir annenin haykırışını duysunlar artık. Herkese sesleniyorum, evladımın sesini duyurmama yardım edin, evladımı kurtarmaya yardım edin, böyle çok evlat var içeride, bu evlatlara yardım edin. Duyun haykırışımı. Evladımı kurtarmama yardım edin. Herkesin evladı kurtulsun, annesine kavuşsun. Duyun artık bu annenin sesini. Namuslu yaşamak, fakir olmak suç mu? Evladım olmayan bir şey ile suçlanıyor. Yazık günah değil mi? 44 kiloya düşmüş. Vücudunda yaralar başlamış. Cezaevi müdürünün yatacak yeri yok! 700 gün hücre cezası verilir mi? Havalandırmaya bile çıkarmadılar evladımı. Evladım yeter diyerek isyan ederek ölüm orucuna başladı? Hala ceza veriyorlar! Evladımın 2 ay görüşü yasaklandı, ben evladımı bile göremiyorum! Nasıl bir şey bu?

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Sizin yüreğinizden fışkıran feryatlar, feryatlarınız karşısında söylenecek kelimeler bitiyor. Diyecek tek kelime bulamıyoruz çünkü yüreğinizden konuşuyorsunuz. Feryadınızı nasıl duyuracağınızı bilemiyorsunuz, çok iyi anlıyoruz sizi.

Nuray Balaç:Ortada bir şey yok. Benim evladımı serbest bıraksınlar, ben evladımı bugünler için yetiştirmedim, daha nasıl yalvarayım bilmiyorum. Kendi evlatları bu duruma düşerse o zaman anlayacaklar bu anneyi. Sizinle görüştük anlattık durumumuzu, ikinci kez girmek istedik içeri almadılar. Milletvekillerine, Adalet Bakanlığı’na derdimi anlatamayacaksam ben derdimi kime anlatacağım evladıma bir şey olmadan.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Sizi çok iyi anlıyoruz, sizinle görüşmemizde de çok etkilendik, şimdi de çok etkilendik. Çok haklısınız, Sibel ölmesin istiyorsunuz, hepimiz Sibel Balaç da Gökhan Yıldırım da ölmesin istiyoruz, sağlıklarına kavuşsun istiyoruz.

Nuray Balaç:Evladım suçsuz. Benim evlatlarım yalan söylemez neyse odur.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Nuray hanım biz sizinle irtibatımızı devam ettireceğiz. Çok teşekkür ederiz, kızınızın sesini feryatlarını duyurdunuz, önemli olan Adalet Bakanlığı yetkililerinin duyması. Buradan Cumhurbaşkanı’na da Adalet Bakanı’na da seslendiniz, sesinizi duymak istiyorlarsa duymamaları mümkün değil, bizim aracılığımız ile sesinizi duymaları çok kolay, duymamaları mümkün değil, burada bir anne feryat ediyor, Gökhan Yıldırım’ın kardeşi feryat ediyor , çok ciddi bir durum. Yarın öbür gün bu insanlar hayatlarını kaybedebilirler bir an evvel bir şeyler yapılması gerekiyor. Haksızlıkların bitmesi taleplerin yerine getirilmesi zor bir şey değil, Adalet Bakanlığı’nın adım atması gerekiyor. Biz de ölüm orucuna karşıyız ama bu uğurda tüm engellemelere rağmen ölüm orucunu devam ettirenlerin de sesinin kamuoyu tarafından duyulması gerektiğini düşünüyoruz.

Nuray Balaç:Buradan Adalet Bakanlığı’na tekrar sesleniyorum, Anayasa Mahkemesi’ne sesleniyorum, büyüklerimize sesleniyorum; evladımın bir suçu yok, annenin haykırışını duyun artık. Yalvarıyorum. Evladımı serbest bırakın, böyle evlatlar içeride çok var, araştırın sorun, çok var. Yazık günah annelere, babalara, evlatlara. Size de çok teşekkür ediyorum, bize yardımcı oldunuz, yalvarıyorum artık.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Geçmiş olsun, inşallah üzülmeden bu süreç biter diyorum.

Nuray Balaç:İnşallah evladıma kavuşurum sizin sayenizde.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Bir başka hasta mahpus Eheddin Kaynar’ın oğlu ile görüşeceğiz. Hasta mahpusların dramları devam ediyor. Hasta mahpus Eheddin Kaynar’ın oğlu Alihan Kaynar ekranlarımızda. Babanız Eheddin Kaynar’ın durumu nasıl? Şu an neler yaşanıyor? Son sağlık durumu nasıl? Nerede?

Eheddin Kaynar:Şu an babam Ankara Yıldırım Beyazıt Hastanesi’nde ciğerinden bir parça alındı, biyopsiye gönderildi, büyük bir kitle var. 12 mm’nin üzerinde bir kitle var akciğerinde. Tetkikler şu an yapılıyor, ne aşamada olduğunu hastaneden bilgi alamıyoruz. Babam ölüme terk edilmişti, babam sizin de girişimleriniz sayesinde şu an tedavi altına alındı. Biz bayram ziyaretinde babamın görüşüne gittiğimizde babamın yemeden içmeden kesildiğini, çok zayıfladığını ve konuşamadığını fark ettik. O zaman tatil olduğu için nöbetçi savcı yok cezaevinde, çok kırsal bir kesimde, merkeze ulaşmak sıkıntı, zor bela merkeze gittik, nöbetçi savcı ile görüştük.  Babamın durumunu anlattım, çok kötü olduğunu, yemek yiyemediğini, yediğini kustuğunu anlattım. Bizden sonra ilgileniriz dedi, bizden sonra bir kere acile götürülüp serum verilmişti, bir daha götürülmedi. Babam telefon görüşmesinde durumu bize izah etti, bir kere götürmüşler, nefes alamıyor babam. Zar zor kendini ifade ediyor. Bu şekilde biz elimizden bir şey gelmediğini düşünüyorduk, biz beklemede kaldık, bir hafta sonra koğuş arkadaşı aradı bizi. Dedi ki:” 3-4 gündür hiçbir şey yiyip içemiyor, artık konuşamıyor da. 2-3 günlük süreçte ne yaparsanız yapın o babanızı kurtarır, onun dışında elinizden bir şey gelmez.” Dedi. Sizin destekleriniz ile hastaneye kaldırıldı şu an tedavi altına alındı.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Babanız yıllardır mahpus, 20 seneleri aşkın bir şekilde ve yaşlı olduğu için birçok hastalığı var. Diyabet, KOAH, hipertansiyon, prostat gibi 10-15 hastalığı olduğunu görüyorum kayıtlarda, bir de bunun üstüne kanser olayı eklenmiş gibi duruyor ve uzun süredir bu konu ihmal edilmiş. Hastalıkları devam ediyor ama belli ki ağır ve kötü bir hastalık başlamış, zayıflıyor, yemiyor, kusuyor, böyle bir hasta önemli bir şekilde gecikme yaşamış, siz uyarmasanız bu akciğer kanseri ile ilgili teşhis de çok gecikecekti sanki.

Eheddin Kaynar:Uzun zamandır babamda olan bir rahatsızlıktı, babamı ölüme terk etmişlerdi. İlgilenmiyorlardı babamla, çoktan şikayetlerini sürekli anlatıyordu, hastanede tedavi alınmadığını, doktorlara durumunu anlatınca sadece dinlemede kaldıklarını söylüyordu, sonrasında tedavi edilmediğini anlatıyordu. Avukat ile görüştük, dilekçe yazmasına rağmen babamı tedavi altına almadılar. Tamamen ölüme terk edilmişti babam. Babam uzun bir süredir rahatsızdı, ciğerinde şekere bağlı olarak ayak, el parmaklarında uyuşma, birçok rahatsızlığı vardı, burnunda yaralar var, dudağında kanser hücresi vardı, onu almışlardı. Burnunda da yaralar çıkmıştı, onun sonucunu bilmiyoruz. Bir sürü kronik rahatsızlıkları var babamın. 73 yaşından büyük bir insanın bu kadar acı yaşaması cezaevinde bu kadar dramatize edilmesi çok üzücü bir durum. Kime ne zararı oldu? Kime ne yaptı bu insan? Hayatı boyunca hep insanlara yardım etmiş bir insan, babam kanaat önderiydi, burada kendi şehrinde birçok sözü geçen insanlarla birlikte hep insanlara yardım etmiş bir insandır. Kimseye bir zararı olmamıştı, hayatı boyunca hep insanlara faydalı olmak için kendi şehrinin insanlarına yardım etmiş bir insan. Bunu hak etmiyor, bu acıyı hak etmiyor babam.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Ne tesadüf ki ben de bir hekim olarak 1990-91 yıllarında Iğdır Tecirli Sağlık Ocağı’nda çalışmıştım ve hasta mahpus Eheddin Kaynar ile aynı köydenmiş. Ben hekimliğe başladığım zaman onu muayene etmişimdir. Köyünüzde çalıştım bir hekim olarak ve şu anda belki o zamanlarda tanıdığım bildiğim bir kişi belki de görmemişim bilemiyorum, bu kişinin sağlığı ile ilgili oğlu ile ilgili bir program yapıyoruz.

Eheddin Kaynar:Babam sizi çok iyi hatırlıyor vekilim, sürekli sizden bahsediyordu. İsteğimiz babamın cezasının ertelenmesi ya da ev hapsine  karar verilmesini istiyoruz. Bu insanın cezaevinde ölmemesini istiyoruz! Perişan durumdayız.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Birçok ağır kronik hastalığın yanısıra bir kanser teşhisi ile karşı karşıyayız. Akciğerinden bir biyopsi alındı, kitle var ve bir hekim olarak biliyorum ki böyle durumlar ilerleyici durumlardır. İnfaz erteleme ile ilgili başvurularınız oldu mu? Sağlık kuruluna başvurular oldu mu? Süreç ne durumda? Sağlık kurulu hazırlığı var mı? Çünkü böyle bir hastanın artık hapishanede yatmaması gerekiyor, tedaviye bakıma muhtaç. Hekim tedavisine muhtaç.

Eheddin Kaynar:Sağlık kurulu rapor hazırlıyor diye biliyorum. Cezaevinde kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, evde bizim ilgilenip yapmamız gerekiyor, kendi kendine cezaevinde hayatını idame ettiremeyecek durumda. Biz başvuru yaptık, Adalet Bakanlığı’na 40’dan fazla dilekçe gönderdik. Birçok yere müracaat ettik, babamın bırakılmasını istiyoruz. Babam cezaevinde ölmesin istiyoruz! Sizden de Allah razı olsun, çok sağ olun. Çok ilgilendiniz. Sizin girişimleriniz sonucunda babamı tedavi altına aldılar.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Karabük Cezaevi’ndeydi biz gündeme getirdik, daha sonra Ankara Yıldırım Beyazıt Hastanesi’ne nakledildiğini öğrendik ama bu yetmez, bir an evvel bu hastanın infaz erteleme alıp tahliye edilmesi gerekiyor. Ağır hasta mahpus Eheddin Kaynar’ın bir an evvel infaz erteleme alması gerekiyor. Sağlık kuruluna girmesi ve adli tıp kurumundan infaz erteleme alması gerekiyor yoksa içeride işkenceye dönecek. Böyle birçok hasta mahpus var. Son haftalarda Mehmet Sait Demiröz ağır hasta mahpus olarak hastaneye gidip geldi hayatını kaybetti. Tacettin Başer ağır hasta mahpus hastaneye gitti geldi yatırılmadı şu anda yoğun bakımda ölümle pençeleşiyor. Eheddin Kaynar’da benzeri olmasın, yetkililere sesleniyoruz bir an evvel hasta mahpusların tahliyesi sağlansın.

Eheddin Kaynar:Çok teşekkür ederim. Babamın bir an önce ceza infazının ertelenmesini ev hapsine gönderilmesini istiyoruz. Babam ölmesin cezaevinde tek istediğimiz bu.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Çok geçmiş olsun Allah şifa versin babanıza yakınlarınıza da selam ve saygılarımı iletin. Değerli izleyenler bugün de programımız da cezaevindeki hasta mahpusları gündem ettik ölüm orucundaki mahpusları gündem ettik tekrar buluşmak üzere herkese hayırlı akşamlar.

Yorumlar