2016-05-24 00:00:00

Ayşegül Doğan’la Gündem Müzakere programına konuk olan İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Yeğen, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Eş Genel Başkanı Bilge Seçkin Çetinkaya, Yazar -İnsan Hakları Aktivisti Dr. Haluk Gergerlioğlu ve Yazar Nurcan Baysal gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Mesut Yeğen Kürt sorununun çatışmasızlık sürecine indirgenip çözülemeyeceğini belirtti.

Yeğen konuşmasında şunlara değindi:

“Toplumun esas olarak barış istiyor olması yetmez yani insanlar tabiki makul rasyonel varlıklar. Hiç kimse bir çatışma ortamında yaşamak istemez. Lakin Kürt meselesinin çözümü basitçe bir çatışmasızlık durumuna indirgenerek halledilebilecek bir mesele değil, bunun çok dışında bir şey.

“Oysa hükümet çözüm sürecini, barış sürecini başından beri inşa ederken örtülü ya da açık bir şekilde daha çok hani bu çatışmasızlığı esas alan, silah bırakmayı esas alan bir çözüm süreci inşa etmiş gibi görünüyor.

“Bunu hiçbir zaman böyle güçlü, diyelim ki hak tanıma, destekleme yoluna gitmedi. Bu demin Nurcan Baysal’ın da aktardığı bir psikolojiye neden oldu özellikle Kürt kitlelerinde. Şimdi benim gördüğüm tek sıkıntımız burası değil. Yani bu özellikle Türkiye’nin Kürt tarafından sürece yönelik bir olumlama ya da olumsuzlama değil.

“Şimdi başından beri sürecin önemli sıkıntıları vardı ve yenileri eklenmiş durumda.”

“Süreci tersine çeviren aslında Kobani’nin iradesi oldu”

ÖDP Eş Genel Başkanı Bilge Seçkin Çetinkaya Kobani’ye açılan yardım koridorunu değerlendirdi.

Çetinkaya konuşmasında şunlara yer verdi:

“Kobani’ye gittiğimiz dönemde açık bir adaletsizlik ortadaydı. Biz Alişer Köyü’nde konakladık ve karşısı Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) elinde olan bir köydü. Konakladığımız gecede gözlemlediğimiz şey top atışları ve ağır silahlarla saldıran IŞİD’in karşısında Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) nerdeyse tüfeklerle savaştığıydı. Bu çok göz önünde olan bir adaletsizliği göz önün eseriyor bir kere.

“Yani evet direniyorsunuz ama bunun maddi sınırları var. Ve bu durumu aslında koalisyon güçleri de bölgede etkin olan bütün güçlerde biliyorlardı. O dönemde arkasından başlayan ABD koalisyon güçlerinin bombardımanı konusunda orada bulunan yetkililer işte Asya Abdullah da dahil olmak üzere bunun çokta etkili olmadığını söylüyorlardı.

“O dönemde de aslında etkin bir bombardıman yapılabilirdi ama bu yapılmıyordu. Ve herkes aslında bir biçimiyle ABD, koalisyon güçleri, Avrupa Birliği, Barzani; çünkü mesela Barzani bir Kürt ulus devletinin ortaya çıkmasında ciddi bir rakip olarak görüyor aslında PYD ve PKK çizgisini, aslında hepsi bir biçimde sürecin daha kötüye gitmesini ve düşmesini bekler durumdaydı. Tabi bunun başında da Türkiye geliyor. Burada çok ciddi bir rakibin ortadan kalkması durumu mevzu bahis olacaktı.

“Bunu bu süreci bir biçimiyle tersine çeviren aslında Kobani’nin iradesi oldu. Burada orda olabilecek bir katliamı ne ABD hegemonyasını ne de bölgedeki diğer güçlerin kaldırması mevzu bahis değil. Çünkü bu aynı zamanda IŞİD’in bir zaferi anlamına da geliyor. Bütün bu güçler anlamında zaferi anlamına geliyor.

“İkinci ABD bölgedeki hegemonyasını bu durumda yani bu kadar uluslararası gündeme Türkiye gündemine girdikten sonra buranın düşmesi ABD hegemonyasında da çok ciddi bir gedik anlamına geliyor. Yani bu şu demek bir adım sonra siz bölgede kimseye bir şey söyleyemezsiniz.

“Kobani’nin kendi kendine düşmesi bekleniyordu. Kobani’nin bu kadar stratejik bir hale gelmesinin sebebi aslında dünyanın her yerinde dünya gündemine girmesi ve ABD hegemonyasına ABD’deki kara alıcılar dahil siyasi karar alıcılar dahil herkesin aslında kamuoyunun ‘buraya müdahale etmelisiniz’ demesi onu stratejik hale getiren buydu.

“Yoksa hani Kobani düşerdi ve kimsenin bu yaratılan kamuoyu oradaki direnme kararlılığı durumu değiştirdi. Ve müdahale etmek ve bu koridoru açmak durumunda kaldılar.”

“Son olaylarda da güven büyük bir sarsıntıya uğradı”

Haluk Gergerlioğlu çözüm sürecinde güven sorunu olduğunu vurguladı.

“Sürecin en önemli kelimesi, en öneli kavramı aslında güven. Yani Kürtler 90 yıllık bir sorunu aşma aşamasında devletin gerçekten samimi olup olmadığını sorguluyorlar. Ve gün olumluya dönmüş durumda değil, bu bir gerçek. Yani bu son olaylarda da güven büyük bir sarsıntıya uğradı.

“İşte süreç içerisinde dediği gibi korucuların artması kalekol yapımı, bunlar çok anlamlı değil. Şimdi şunu görmek lazım.

“Türkiye şimdi IŞİD’le ilgili bir takım hesaplar yaptı ama birazda İslam tarihini de bilmek lazım. Bu IŞİD benzeri yapılar kalıcı değil ki bir kere. Siz bunlar üzerine nasıl hesap yapabiliyorsunuz. İslam tarihinde de bunlar benzeri insanlar çıkmış işte Hz. Osman Hz. Ali’yi öldürmüşler bu tarz vahşi hareketler yapmışlar. Bunlar zaten bölgeden gidecek.

“Barış sürecindesiniz Türkler, Kürtler barışıyor. Devlet yaptığı yanlışı kabul ediyor. Barış eli uzatılmış siz burada kalkıp bir hesapçılık yapıp çok büyük bir güvensizlik oluşturuyorsunuz.

“Türkiye’nin Kobani’deki tutumu, Türkiye’nin Kürtlerin gözündeki güvenilirliğini biraz daha sarstı”

Nurcan Baysal “Her gün Diyarbakır’a cenazeler geliyor. Burada ciddi bir kırılma yaşanıyor” dedi.

“39 gündür neden bu koridor açılmadı? Yani yüz metre ötemizde insanlar katlediliyor ve neden yardım gitmiyor?

“O nedenle şu vakitten sonra koridorun açılması koridorun açılmasına izin verilmesi Kürtlerin gözünde çok bir anlam ifade ediyor mu? Açıkçası ben hakikaten emin değilim. Çünkü bütün bu süreç Türkiye’nin Kobani’deki tutumu, Türkiye’nin Kürtlerin gözündeki güvenilirliğini biraz daha sarstı. Ve insanlarda ben şöyle bir kırılma noktası olduğunu düşünüyorum.

“Şöyle bir şey oluştu. Yani bu Türkiye devletinde bir Kürt karşıtlığı bir var ve her şeyde bu su yüzüne çıkıyor. Böyle bir algı böyle bir güven sorunu oluşmuş durumda. Yani burada çok basit bir şey yani örneğin ben burada kuaföre gidiyorum, kuaförde çalışan çocuk Kobani’ye savaşmaya gitmiş. Burada birçok yerden birçok evden insanlar Kobani’ye savaşmaya gittiler.

“Yani Kobani’de ölenler kimler? Her gün buraya cenazeler geliyor. Buranın kendi insanları, buranın kendi insanlarının kardeşleri… Yüz metre öteden bahsediyoruz. Bırakın Kürt olmayı, bırakın sizin vatandaşlarınızın kardeşi olmasını herhangi bir insanın katlini seyretmek yani bu hakikatken burada Kürtlerin gözünde korkunç bir kırılma yarattı.

“Tabiki koridorun açılması çok önemli ama dediğim gibi geç yapılan şey anlamlı olmuyor ya burada da genel olarak böyle bir algı var şu anda. Yani Türkiye aynen z önce Mesut hocanın söylediği gibi bu noktaya geldi seçenekleri bu değildi, en son bu noktada yatıldı, bu nedenle bu koridoru açıyor şeyi var. O nedenle de dediğim gibi Kürtler bu noktada bunun için minnettar mı sanmıyorum.”