2012-04-10 00:00:00

Kürtaj  malik  olduğunuz üzerindeki karar mı?
 
 
Kürtaj tartışmalarında  dini hassasiyetler açısından bir kamplaşma oluyor. Dindarlar kürtaja karşı çıkarken  bireyin özgürlüğünü savunanlar ise hiç kimsenin kadının bedeni hakkında karar veremeyeceğini savunarak kürtaja izin verilmemesinin insan hakkı gaspı olduğunu düşünüyor. Aslında dini hassasiyeti olmayan ve fakat adalet ve vicdan ekseninden olayı değerlendirmeye çalışanların unuttuğu bir gerçek var. O da anne karnındaki canlının hakkı, hukuku…
 
“Bedenim benimdir, kimse buna karışamaz, devlet, toplum, erkekler, eşim, annem babam, ve diğerleri  de olsa” diyenlerin bilmesi gereken sperm ve yumurtanın birleşip zigot oluşumundan sonra bir canlının oluştuğu ve süreç içinde bu oluşanın insan haline geleceği gerçeğidir. İleride insan olacak zigotun hakkını savunmak en erdemli insan hakları savunuculuğu olmalıdır. Zira insan haklarındaki erdemin zirvesi en korunmasız için en güçlülerin yüksek duyarlılığıdır. Anne karnında karanlıklar içindeki masum yavru kendi kararı ile oraya girmemiştir. Kendisi hakkında karar vereceklerin insafına kalmıştır. Ebeveyn çocuğun sahibi değildir. Rahme düştüğü andan itibaren en başta anneye daha sonra da babaya  sunulmuş bir emanettir. Dini açıdan bakalım. İslam,  bırakınız başka bir canlının vücudumuzdaki geçici konaklamasını,  kendi organlarımıza yaptıklarımızdan  bile  öte dünyada öz benliğimizden, nefsimizden,  irademizden  hesap sorulacağını bize bildirir. Sigara zulmüne uğratılmış bir  akciğerin, alkol zulmüne uğratılmış bir karaciğerin  öte dünyada bizlere hesap soracağını söyler. Bu gerçek ışığında düşünüldüğünde rahme konuk gelen canlı hakkında kendi mülkü gibi karar verme yetkisinin insanda olmadığını anlarız. Devlet, toplum, aile vb.  baskı unsurlarını reddedenler annenin korunmasız canlı hakkında keyfi bir karar alabileceğine nasıl hükmedebilirler? Anne “iradem var ve ben bu yükten kurtulmak istiyorum” diyorsa kendisi olmayan bir canlı hakkında ölüm kararı aldığını bilmelidir. “Çocuk yapmaya karar verdik” vb. yollu ifadeler duyarız da şaşırmayız. Garipsemek gerekir çünkü aktörü olmak o fiilin tam anlamıyla maliki olduğunuzu göstermez.  Anne baba sperm ve yumurtayı birleştirebilir çocuğu canlı haline çevirme onlar dışındaki bir mekanizmadır. Dindarlar için o mekanizmanın sahibi   sistemi organize etmiş olan yüce yaratıcıdır.. İnanmayan için de bu geçerlidir sperm ve yumurta birleşimi  artık anneden   bağımsız,  otomatik olarak oluşan bir mekanizma sonucu insanın oluşum sürecine dönüşmesidir. Bu  mekanizmaya ister doğa kanunu deyiniz,  ister Allah’ın kanunu  deyiniz fark etmez, önü alınamayan bir organizasyonun başladığını bilirsiniz.
 
Kürtaj oldukça tartışmalı bir konu. Kürtajın yasaklanması ile sağlıksız koşullarda, merdiven altı usullerle kürtajların gerçekleşeceği itirazı yapılıyor. Yasal ortamlarda da maalesef kötü hijyen veya 10 haftanın üstündeki kürtajlar bir şekilde  gayrımeşru  yapılabiliyor. Anne ve babanın gizlice aldığı bir karara uyabilecek paralellikte çok doktor var. Ancak kişinin vicdanı ile baş başa kaldığında bilmesi,  düşünmesi gereken o canlıya zulmetme, işkence etme hakkının  kendisinde olmadığıdır. Rahime ilişmeye, yapışmaya çalışan canlının bir bıçakla parçalanarak kazınması insan hakları savunucularını rahatsız etmiyorsa durup ciddi bir şekilde insan hakları kavramını da sorgulamak gerekir. “Devlet vatandaşının malikidir, siyasi çıkarlar maslahatlar gereği ona gayrımeşru her şeyi yapabilir” diyorsanız “anne çocuğunun malikidir kendisine yapışmaya, tutunmaya çalışan o korunmasız canlıya da her  istediğini yapabilir” diyebilirsiniz. O zaman çocuk hakları kavramını en başta insan hakları savunucularının literatürden düşürmesi gerekir.
 
“Her kürtaj bir Uluderedir” sözü ise Başbakan’ın gündem değiştirme ve Uludere  konusunda dindarlar ile diğerlerini  farklı kutuplara çekme gayretidir. Başbakan’ın bu tavrına  insan hakları savunucularının dikkat etmesi gerekir. Korunmasız canlının hakkını savunmak konusunda Uludere’de söylediğinizin aksine düşerseniz bu sizi kontrpiyeye düşürebilir. Uludere’deki masumun hakkını savunmak ile anne karnında annesinin insafına bırakılmış canlının hakkını savunmak arasında bir fark olmamalıdır.
 
Kadının tecavüz, gayrımeşru ilişki , fazla çocuk istememe veya tıbbi olarak  hasta çocuk doğma ihtimaline karşı karar verme yetkisinin devletten, kanunlardan  bağımsız olup olmaması gerektiği önemli bir tartışma. Kadın kendisi olmayan  ama bedeninde konuk bir başka canlı için karar verdiğini bilerek kararını vermelidir. Kararını verenin bir şekilde uygulayacağını biliriz. Kanunlar uygun olmadığı için gayrı sıhhi yapılan kürtaj işlemine  yasal olarak izin verilecekse nasıl bir öldürmeye karar verildiğini de kanun koyucunun bilmesi gerekir. Başka bir canlı için bu karara tıbbi onay imzası atan ve attıranın bu sorumluluğu hissetmesi gerekir. En temel insan hakkının yaşam hakkı olduğunu düşünmüyorsanız kendinize çeşitli gerekçeler bulmanız çok zor değildir. Kadına verdiği kararın niteliği, hukuki içeriği anlatılmadan bu konuyu tartışmak çok doğru değildir. Asıl herkesin üzerinde düşünmesi   gereken korunmasız canlının hakkı gerçeğidir. Bu bilinç olmadığı müddetçe kürtajın yasadışı ve  hijyenik olmayan ortamlarda yapılması çok zor değildir. Kürtajın kanunla kolaylaştırılması halinde ise korunmasız canlının hukuku daha kolay ayaklar altına alınabilecektir.
 
Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu
Göğüs hastalıkları uzmanı

İnsan hakları aktivisti

Yorumlar