2017-01-17 00:00:00

İlan edilen son Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile mesleğinden ihraç edilen ve daha önce yayınladığı bir barış mesajı nedeniyle açığa alınan İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) eski Başkanı Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, OHAL ilanının ardından artan baskılara, ülke gündemi ve Anayasa değişikliği tartışmalarına ilişkin DİHABER‘e değerlendirmelerde bulundu.

‘Her günü tüm dünyada konuşulan bir ülke olduk’

Mesleğinden ihraç edilen bir isim olarak yaşanan baskı sürecini değerlendiren Gergerlioğlu, gidişatın iyiye gitmeyeceğinin iyice kesinleştiğini söyleyerek, “Bir korku cumhuriyeti oluşturulmaya çalışılıyor. Uygulanan politikalara muhalif kim varsa hangi kesimden olursa olsun sıranın onlara geldiği ve geleceği belli. İster İslami kesim olsun, ister sol olsun herkese ‘eğer çatlak ses çıkarıyorsanız sıra size de gelecek’ diyorlar. Toplumda şu anda büyük bir kaos var, büyük bir soru işareti var. 2016’da hiç olmadığı kadar ölüm ve saldırı var. Her günü tüm dünyada konuşulan bir ülke olduk. Çok vahim bir şey. Olumlu bir tarafıyla bahsedilmiyor. Ahlaki endekslerde dünya çapında dibe vuruyoruz. Hem eğitimde olsun, insani gelişim ve hukuk endekslerinde dibe vurmuş durumdayız. Ama birilerinin gücünü yerleştirmesi için tüm bunlar yapılıyor” dedi.

Kendisinin skandal sayılabilecek bir şekilde ve dünyada suç sayılamayacak ifadelerden dolayı açığa alınıp ihraç edildiğini belirten Gergerlioğlu, “Ben bu süreç içerisinde Türkiye’de hukukun biraz zerresi varsa işe iade edilirim diyordum ama eğer o da yoksa ihraç edilirim diyordum ve ikinci seçenek oldu. Benden öncekiler için de geçerli ama ben kendi şahsımda yaşadığımda bunu çok net bir şekilde gördüm. İfadelerim son derece barışçıl ifadeler olmasına rağmen bu kadar şeytanlaştırma ve açığa alınma durumunda aynı saldırılara maruz kaldık ve sonunda böyle bir olayla karşılaştık” diyerek yaşanılan hukuksuzluğa dikkat çekerek tepki gösterdi.

‘Bana daha fazla zaman bahşedildi’

Bundan sonra neler yapacaksınız ve çalışmalarınız neler olacak sorusunu yönelttiğimiz Gergerlioğlu şunları ifade etti: “Çalışmalarıma aynı hızla devam edeceğim. Bana daha fazla zaman bahşedildi. Yıllardır insan hakları alanında çalışan bir insanım. İnsan hakları konusunda yüzyıl konuşsak azdır ve çok fazla gayret sarf etmemiz lazım. Birimizin başına bir iş geldi diye kenara çekilecek halimiz yok. Bu toplumda barışı, kardeşliği, adaleti hissetmek için bir fedakarlık göstereceğiz mutlaka. Bu yüzyıllardır her toplumda böyle olmuştur. Toplumun öncülerinin gayretleri son derece önemlidir. Aydınlar bu sorumluluğun bilincinde olmazsa hiçbir yere varamaz toplum. Barışçı bir dili sürdürmeye devam edeceğiz. Gerginliği azaltacak, etki tepkiden uzak aklı, mantığı, muhakemeyi, uzlaşmayı barışı önerecek bir yola devam edeceğim. Ben zaten şuanda da Kocaeli Barış Platformu’nun sözcüsüyüm ve yoğun bir gayret sarf ediyoruz. Hem çatışma çözümleri ile ilgili çalışmalar yapıyoruz hem de açıklamalarımızda konuya dikkat çekiyoruz. Sonunda bizim haklı olduğumuz çok net bir şekilde ortaya çıkacak. Ben 30 yıldır bu konularda konuşan bir insanım. Hiçbir zaman konuştuğum sözde haksız çıktığımı görmedim. Hep haklı çıktım çünkü hep insan haklarından, adaletten yanaydık. Güçten yana olsaydık haksız çıkardık ama adaletten yana olduğumuz için yüzümüz kızarmıyor. Güç sahipleri şuanda kendi güçleri ile bizi cezalandırmış olabilir ama ahlaken yenilmedik”

‘Erdoğan’a verilen destek eriyen bir buzdağı gibi’

Vatandaşların korku ve tedirginlikle hukuksuz işlem ve KHK’lara rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a destek verdiğini söyleyen Gergerlioğlu, aynı zamanda ülkede yaşanan hukuksuzluğu yavaş yavaş anlamaya başlayan bir kesimin de olduğunu belirtti. Erdoğan’a verilen desteğin kalıcı bir destek olmadığını aksine eriyen bir buzdağı üzerinden örnek vererek açıklayan Gergerlioğlu, “Erdoğan, bu buzdağına güveniyor. Ama buzdağı yükselmiyor, her geçen gün erimeye başlıyor. Şu politikalarla gelebileceği en yüksek destek oranlarına gelmiş inkar etmiyorum ama bundan sonra ilerleme yok ve yavaş yavaş erime mevcut. Bu erimenin ne kadar bir hızda olacağını bilemiyorum. Çok geriye doğru gideceği kesin ama” diye konuştu.

‘Ateş çukuruna sürükleniyoruz, toplumun bunu görmesi lazım’

Bundan sonra ne olacağına dair de öngörüde bulunan Gergerlioğlu, ülke vatandaşının kaos ortamında bir sığınak aradığını ve adalete, demokrasiye uzak bir şekilde sığınması durumunda da kaosun büyüyerek artacağına vurgu yaptı. Gergerlioğlu devamında, “Kaos büyüdükçe güvenlik önlemleri, polis devleti daha da büyümeye başlayacak. Polis devleti büyüdükçe maalesef olumsuz hadiseler,kaos devam edecek ve bir kısır döngü halini alacak bu. Açıkçası bir ateş çukuruna sürükleniyoruz ve toplumun bunu görmesi lazım. Şuanda insanlar tepkisiz, günü kurtarma peşimde. Bu toplumdan çok ahlaki şeyler beklemiyorum. Yüzyıllardır maalesef toplumların durumu böyle. Acı ve kötü deneyimlerle bunu öğrenecek gibi” diye konuştu.

‘Bu toplumun yüz yıllık tamirata ihtiyacı var’

Yeni anayasa değişikliği konusunda da tavrını ortaya koyan Gergerlioğlu, anayasaların toplumsal sözleşme olması gerekirken toplumsal çekişmeye döndüğünü belirterek, mecliste çekilen görüntülerin, arbedelerin son derece çirkin olduğunu söyledi. Ayırt edilmeksizin tüm vekillere seslenen ve demokrasi dışı bir yol takip edildiğinde ortaya çıkan görüntülerin bugün mecliste yaşanan görüntü olacağını hatırlatan Gergerlioğlu, HDP’siz bir anayasa değişiklik görüşmelerinin anlamsız olduğuna dikkat çekerek AK Parti ve MHP arasındaki ittifaka ilişkin de şunları söyledi: “HDP’ye katılırsınız katılmazsınız, oy verirsiniz vermezseniz HDP’yi cezalandırarak bu konuda iki yoldan birini tercih etmişsinizdir. Baskı yolunu. Bir demokrasi yolu var bir de baskı yolu var. Baskıyı tercih etmişsinizdir, bu da malum 30 yıldır uygulanan sonuçsuz ve acı veren bir metoddur. AKP ve MHP koalisyonu ile göz boyanarak toplumun desteğini en az yüzde yetmişine talip olunarak bir anayasa hazırlanıyor. Topluma daha büyük kötülük yapılıyor. Biz aslında hasta bir toplumuz. Bu toplumun yüz yıllık tamirata ihtiyacı var. Ama biz maalesef bunu yapma yerine kalkıp daha da kötüleştirmeye çalışıyoruz. Bu çok korkunç bir durum. İçinde bulunduğumuz toplumu iyileştirmek yerine kalkıp hastalığı daha da kötüleştirmeye çalışıyorlar. Şuanda referanduma gidecek gibi, muhtemelen AK Parti Türk milliyetçiliğine de oynayarak ve Erdoğan iyi bir kampanyacı olarak başkanlığı da alacak gibi görünüyor. Bilemiyoruz ama benim tahminim o yönde. Bu ülke için felakete gidiş olacak. Çünkü hem bir tarafta otoriter bir yönetim hem de tamamen hakların tamamen ayaklar altında olduğu bir yönetim tarzı. HDP’nin cezalandırılması toplumun büyük kesiminin siyaset dışında bırakılması ve en önemli sorunun da siyaset dışına itilmektir. Türkiye’nin en önemli sorununu en önemli yasa olan anayasada çözmeye soyunmamışsanız ne işe yarar bu yaptığınız? Başkanlık gelsin ileride faydasını görürüz diyenlere bu yolun sonunda varacak yerin son derece net olduğunu söylüyorum.

‘Türkiye Bodoslama giden bir yapıya büründü’

Türkiye’nin son süreçte bodoslama giden bir yapıya büründüğünü ve ‘kendi istediğimi yapayım da ne olursa olsun’ diyen bir anlayışın hakim olduğunu ifade eden Gergerlioğlu, bu anlayışın ise siyaseti bozduğu görüşünde. Buna karşı ise siyaseti koruyup kurtarmak gerektiğini söyleyen Gergerlioğlu, “Siyaset diye bir şey kalmadı ki, bir adam herkese istediğini yaptırıyor. Gelinen noktada siyaset de ekonomi de çökmüş durumda. Bir alternatifsizlik var. ‘Erdoğan’a sığınalım başka alternatif yok’ diyen büyük bir kitle var. Bu çok vahim bir durum. Siyaseti, ekonomisi, ahlaki yapısıyla toplum maalesef büyük bir çöküş içerisinde. Buradan çıkış bu kutuplaşmadan çıkmakla olacak. Değerlere sarılmakla olacak. Bunu göstermemiz ve insanlara hatırlatmamız lazım. Bir düşman dili kullanmamak lazım. Meseleyi düşmanlaştırıp ötekileştirerek değil uzlaşmaya çağırarak çözmemiz lazım” diye belirtti.

‘Bu süreci ancak annelerin isyanı durdurabilir’

Baskılı ve kanlı süreci ancak annelerin isyanının durdurabileceğini belirten Gergerlioğlu son olarak, “Kürt meselesini bilhassa Kürt annelerinin, Türk annelerinin isyanı, ‘yeter artık’ demesi durduracak. Bir merhamet duygusunun ayağa kalkması ancak kurtarabilecek. Herkes kamplara ayrılıyor, bu inşallah uzun sürmez. Anneler ‘çocuklarımız boşuna ölüyor yeter bu kadar karşılıklı saldırı ve ölümler’ diyecek ve belki buradan bir çıkış olacak. Ben şuanda siyasetin çözümsüz olduğunu düşünüyorum. İnsani duyguları öne geçirici çalışmalar yapmamız lazım. İnsanların adalet, barış duygularına hitap etmemiz lazım. Oradan bir cereyan çıkması lazım yoksa bu kutuplaşmış ortamda işimiz zor. Bu toplumun ortak değerlerini gündeme getirmemiz lazım. Belki uzun süreli çalışmalardır bunlar ama umudu kesmeden buna talip olmak lazım” dedi.

Necla Demir – dihaber

Yorumlar