2018-02-03 00:00:00

.
.
Alpaslan Kuytul 1965 doğumlu. Küçük yaşlardan itibaren islami bir çevrede büyümüş, okul yıllarından itibaren selefi meşrep bir islami hareketin içinde olmuş bir kişi. Ezher üniversitesinde İslam hukuku alanında eğitimini yaptıktan sonra memleketi Adana'da Furkan Vakfı'nı kurmuş. İlk önce yerel daha sonra genel organizasyonlarla sesini yurt içi ve yurt dışında duyurmayı başarmış durumda.   “Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalı” şiarıyla çıktığı yolda kendisini destekleyen bir kitle oluşturmuş durumda.
.
Kuytul 20. yüzyıl İslamcı düşünürlerden etkilenerek oluşturduğu hareketiyle giderek genişleyen bir harekete dönüşme yolundayken hükümet eleştirileriyle zor günler yaşamaya başladı. Geçtiğimiz sene toplantı yapmak isteyen üyelerine polis müdahalesiyle gündem oldu. Polisin sert müdahalesinde başörtülü hanımlar da zor anlar yaşadı. Panzerlerden su sıkılan ve zor durumda kalan başörtülü hanım görüntüleri çok çarpıcıydı. Zira İslamcı gelenekten gelen bir iktidarın yönetiminde, farklı birçok islami camianın hayatından memnun olduğu ortamda Furkan Vakfı üyeleri engelleniyordu. Bu görüntülerle kamuoyu gündemine gelen Vakıf ilgiyle takip edildi. Hareketin lideri Alpaslan Kuytul sosyal medya imkanlarını da iyi kullanarak doğru bildiğini söylüyordu. Bu söylenenler iktidar eleştirisi şeklinde olunca siyasi çevrelerin de dikkatini çekiyordu. Bu eleştiriler Kuytul'u hedef haline getirmekte gecikmedi. Çünkü Kuytul idini bir jargonla iktidarın icraatlarını eleştiriyor, oluşturulmak istenen dini kutuplaşmanın dışında duruyordu. Referandumda evet cephesinde yer almıyordu.
.
Kuytul selefi meşrep bir anlayışla güncel siyaseti tasvip etmeden ve müdahil olmadan kendi çizgisinde yürüyordu. Bu yürüyüş, ister istemez iktidara sorgusuz sualsiz boyun eğen diğer İslami camiaların aksine iktidarla karşı karşıya gelmeyi gerektiriyordu. İktidarın dini argümanlarla savunulması zor uygulamaları karşısında dini argümanlar kullanan Kuytul, iktidardan nemalanan medyanın da hedefi oluyordu. Buna rağmen iktidar uygulamalarını açık bir şekilde eleştiriyordu. “Biz bildiklerimizi konuşmak için öğrendik. Eğer konuşmayacaksak neden öğrendik? Bize konuşma diyorlar, Irak politikasını tenkit ettim, neden tenkit ettin? Suriye politikasını tenkit ettim, neden tenkit ettin? Rus uçağını düşürdüler yanlış dedim, neden yanlış dedin? Bütün bunların hepsinde de haklı çıktım mı çıkmadım mı? Neden takdir edeceğinize böyle engellemeler yapıyorsunuz?”
.
Kuytul, İslamcı geleneğin ideallerini söylüyordu. Müslümanların birleşmesi gerektiğini, Ümmeti Muhammed'in tek vücut olması gerektiğini, Rabbani bir metod izlenmesi gerektiğini söyleyerek klasik İslamcı geleneğin değişime uğramamış bir örneği olarak önümüzde duruyordu. Yeni meselelere dini geleneğin dışına çıkmadan formüller geliştirmeye çalıştı. Siyasi duruş olarak sınırlarını belirlemiş bu yapı, iktidara eklemlenmeyi tercih etmedi. 
.
Kuytul bir muhalif olarak sık sık şeytanlaştırıldı. “Fetöcü, PKK'cı, IŞİD'çi” suçlamalarıyla çok karşılaştı. Bunlar günümüzde artık gelenekselleşen etiketleme yöntemleri. Kuytul'un kesin çizgiler çizdiği hareketi eleştirilere tabi tutulabilir ama farklı bir hareketin uydusu olduğu söylenemez. Günümüzdeki etnisite politikalarını eleştiren ama etnik çözümlerden ziyade ümmetçi çözümler öneren bir duruşu vardı ki bu zaten klasik İslamcı duruşun bir tezahürüydü.
.
Kuytul medya ile olan mücadelesinde uğradığını iddia ettiği haksızlıkları şöyle tarif etmişti.  “Televizyonları üzerime saldırttılar, gazeteleri ile saldırdılar, iftiralar attılar. Ben 15 Temmuz’da darbeye karşı çıkan halka cani demişim! Ben, askerlerin kafasını kesenlere cani dedim, halka cani demedim. Alçalmayın bu kadar, iftira atmayın. Ahireti unutmuşlar. Eğer ben İslam’ı bilmesem böyle Müslümanlara bakıp İslam’dan soğurdum. Şu memlekette nice dinsizlerin dinsiz olmasının sebebi böyle Müslümanlardır. Göz göre göre bizimle uğraşıyorlar. Mahkemeler açıyorlar, televizyonlarıyla ve gazeteleriyle saldırıyorlar, iftira üzerine iftira atıyorlar. Bütün mesele; onları tenkit etmem. Akılları başlarına yeni gelmiş, yıllar evvel yaptığım konuşmaları çıkarıp onlardan dolayı ifadeye çağırıyorlar.”
.
OHAL ile ilgili hukuksuzluklar karşısında da etiketlenme pahasına önemli eleştiriler yapıyordu. “Bir sürü insana zulmediliyor. On binlerce insan boş yere hapislerde çürütülüyor. Ondan sonrada saraylarda yaşayanlar ne mağduriyeti, mağdur yok diyorlar. Sadece hapse atılıp masum olduğu anlaşılan, görevden alınıp göreve iade edilen on binlerce insan var. Her şey 15 Temmuz bahanesiyle yapılıyor.”
.
Susan bir toplum için yaptığı eleştiriler de yine oldukça iğneleyiciydi.  “Daha evvel başka memleketlerde böyle düzenler kurdular, sonları iyi olmadı. Herkesin sustuğu bir memlekete Allah bela verir. Herkesin susturulması caiz olamaz.”
.
Öncesinde de Kürt meselesinde hükümeti sık sık eleştiren Kuytul, Afrin operasyonu nedeniyle de güncel siyasete girip eleştirilerini devam ettirdi.  “Olayı çok fazla abartmaya gerek yok. Sonuçta biz Suriye’yi fethetmeye de gitmiyoruz. Savaşıp geri gelecekler. Fetih yok ortada. …Bu gibi operasyonlar hep olmuştur. Ama hiçbir zaman iş bu kadar şova dönüştürülmemişti. Ve kaldı ki orada savaşanlar daha çok Özgür Suriye Ordusu. Türk ordusu arkada. Onları destekliyor. …Ama sanki yüzbinlerce kişilik bir orduyla Türk ordusu savaşıyormuş gibi bir hava estiriliyor böyle bir şey yok. Bu önemsiz midir? Hayır. Onu söylemek istemiyorum. Abartmayalım diyorum sadece.”
.
Bu eleştiriler, operasyon hakkında en ufak eleştiri istemeyen iktidarın şimşeğini tekrar üzerine çekmesine neden oldu. 2014 yılından beri engellenen konferanslarından sonra bu sefer evine ve vakfına yönelik sert bir polis baskınında gözaltına alındı, hakkında dava açıldı ve vakfı geçici olarak kapatıldı. Gözaltına alındıktan sonra yurt içi ve dışından desteğe gelen bağlılarının Adana Emniyeti önünde bekleme yapması bile yasaklandı ve vakfa kayyım atandı.
.
Bundan sonrasında ne olur? Afrin eleştirisi Kuytul'u bitirir mi? Afrin operasyonu dolayısıyla en ufak eleştiri istemeyen hükümetin Furkan vakfına yönelik önemli bir yaptırımı devam ettirmesi beklenebilir. Bu yöneliş, medya imkanlarıyla eleştiri almadan dindar kamuoyuna anlatılabilir. Ancak Furkan vakfının kemik kadrosunu tam olarak dağıtabileceğini pek sanmıyorum. Gençliğinden beri bir hareket oluşturmaya çalışan Kuytul'un bu baskılardan adını daha çok duyurarak çıkması, uzun vadede onun için bir avantaja dönebilir.

@gergerliogluof

Yorumlar