2018-02-11 00:00:00

.

Ömer Faruk Gergerlioğlu, Türkiye'de insan hakları mücadelesi alanında önemli ve etkili isim. MAZLUMDER'in eski başkanı ve şu anda da 2017 yılında kurulmuş olan Hak ve Adalet Platformu'nun sözcülüğünü yapıyor. 

Gergerlioğlu ile mülakatın ilk bölümünde Türkiye'de İslami ve İslamcı grupların insan hakları, demokrasi ve evrensel değerler gibi konulardaki rolünü konuşmuştuk

Mülakatın ikinci bölümünde ise ağırlıkla Gülen Grubu'nun Türkiye'deki insan hakları ve demokrasi mücadelesindeki rolünü konuştuk.  

Gergerlioğlu, Gülencilerin 1970'lerin başından beri adı duyulan bir grup olduğunu ve Gülen'in duygu yüklü vaazları ile etrafındakileri artırdığını hatırlattı. Gergerlioğlu Gülencilerin 1970li yıllardan beri olan macerasını şöyle anlatıyor: 

''Gülen kendisine göre bir yol seçti. Devletle doğrudan karşı karşıya gelmeden, kendi tedbirleri olan bir yol idi bu ve bununla gücü hedefledi. İçindeki dindar-Kemalist çelişkisine, gücü hedefleyerek bir çözüm buldu. Gücü elde edebilmek için uzlaşmacı bir yol seçmesi gerektiğini düşündü anladığımız kadarıyla. Siyasette, bürokraside, devlette etkili olabilmek için öğrenci yetiştirmeye, eğitime ağırlık vermeye başladı. 

Gülen'i en çok motive eden ise gücü, hakimiyeti ve iktidarı ele geçirmekti.  Bunun için de İslami amel ve anlayış noktasında ihmal edilir uygulamalar yaptı. Örneğin kendi öğrencilerine yerine göre namazı ima ile kılmaları, kendilerini belli etmemelerini ve buna benzer şeyleri öğütledi. Burada kendisini en çok motive eden ise en büyük gücü ele geçirmek, bunun için de bürokraside, askeriyede ve emniyette kendi kadrolarını kurmak ve bunların bir yerlere gelmesi idi.'' 

''Güce ulaşmak için herşeyi mubah gören bir tavır almaya başlandı. İktidarlarla kolkola girerek yürümek, dış politikada aynı şeyleri yapmak.. Bunlarla ciddi sorunlu durumlardı.'' 

''O zamanki niyet sert bir iktidar çatışmasından kaçınarak, kadro hareketlerini amaçladı. En baştan beri en fazla hatası gücü çok fazla önemsemesi oldu.'' 

''Evet, eğitim çalışmalarında çok başarılı oldu ama bunun bütün emeli güce sahip olmaktı. Bu bir takıntı hale geldi. Yoksa Anadolu'da, kentlerde, köylerde aslında benimsenen bir anlayış oldular, insanların akın, akın kendisine koştuğu bir hareket olmuştu.'' 

''Gülen-iktidar koalisyonu belki de 10 yıl kadar iyi geçti. Ama Erdoğan ve Gülen de gittikçe artan bir güç isteği vardı. İki tane çok güç isteyen kişilik karşı karşıya gelmişti. Gücün esiri, güç zehirlenmesi yaşadılar.''

Gergerlioğlu, şu anda kendisinin bir insan hakları savunucusu olarak Cemaatin tabanında bulunanlara yapılan hukuksuzluklarla mücadele etmeye çalıştığını kaydederken, Gülencilerin de kendi döneminde yaptığı hukuksuzluklardan dolayı bir özeleştiri yapması gerektiğini vurguladı. Şimdi de gücü ele geçirenlerin aynısını Gülencilere yaptığını kaydeden Gergerlioğlu, bunun Türkiye'de bir patolojik durum olduğunu vurguladı. 

Şu an Cemaatin tabanının çok büyük ihlallerle karşı karşıya olduğunu hatırlatan Gergerlioğlu, Cemaatin tavanının da bunlara bakıp, bu durumda kendi paylarının olup, olmadığını düşünmeleri gerektiğini ama bunun olduğunu görmediğini, onun yerine Cemaat'in liderlerinin kendilerini temize çıkartmaya çalıştığını söyledi. 

Cemaatin en güçlü olduğu 2004-2014 yılları arasında Türkiye'deki insan hakları, eşitlik, özgürlük mücadelesindeki rolü sorulduğunda ise Gergerlioğlu, grubun bazı katkılarının olduğunu, ama güce endeksli işler de yapıldığını söyledi.

Bir tarafta darbeye çok duyarlı medya yayını, Abant toplantıların yoğun şekilde yıllarca yapıldığını ama sonrasında da 15 Temmuz olayına da Cemaatin adlarının karıştığını kaydetti. Toplumda bu girişimin Cemaat tarafından yapıldığına dair çok güçlü bir algının olduğunu bununla birlikte 15 Temmuz'a ait halen çözülemeyen birçok esrarlı durumun da olduğunun altını çizdi. 

Başlarına gelen bunca durumdan sonra Gülencilerin tabanlarının önemli özeleştiriler yaptığını ve olanlardan ders almış olabileceğini söyleyen Gergerlioğlu, Cemaatin üst kısmının ise pek ders almışa benzemediğini, bu yönde ciddi bir özeleştiri yapmadıklarını söyledi. 

Cemaatin Türkiye'de gerçekten silinip, silinmediği sorusuna ise Gergerlioğlu, Türkiye'de toplumda tabanı olan grupların çok kısa sürede silineceğini inanmadığını söyledi. Cemaatin eski performansını yakalayacağını sanmadığını, tamamen imha olmadan ve tedbiri esas alarak yeniden büyümeyi hedefleyeceğini tahmin ettiğini kaydetti.

Gergerlioğlu, bütün bu baskıların Cemaat'i yok edeceğine inanmadığını, toplumun biraz da unutkan olduğunu söylerken, Cemaat'in bu olanlardan bir ders aldığını umut ettiğini söyledi. 

İşte mülakatın 2. ve son bölümü:

İlgili yazılar

Yorumlar