2008-09-16 00:00:00

Sorular-*Darbenin yıldönümünde Türkiye'deki mevcut tabloyu nasıl tanımlıyorsunuz?*Geçmişle hesaplaşma konusunda dünyanın başka yerlerinde de darbeler yaşandı ancak sorumlular cezalandırıldı. Bu henüz Türkiye'de sağlanmadı. Buna dair değerlendirmeleriniz…*12 Eylül'ün sorumluları sıfatıyla şu an kimlerin üzerine gidilmeli?*Türkiye halen 12 Eylül'ün anayasasıyla yönetilen bir ülke diyebiliriz. Bu konudaki değerlendirmeleriniz…*Bölge'de 2008 Newrozu'nda sivil halka karşı saldırılar, öte yandan yine Bölge halkının özel günlerinde panzerler altında kalan bir çocuğun ölümü.. Şemdinli'de suçüstü yakalananların serbest bırakılması, Uğur Kaymaz cinayeti vs. Tüm bunlar 12 Eylül faşizminin kalıntısı diyebilir miyiz?*12 Eylül'ün günümüze etkisi nedir?*12 Eylülcü zihniyetle nasıl mücadele edilmeli?*Mazlum-Der olarak konuya dair eklemek istedikleriniz..

 

  1.   Eylül  darbesinin  bir yıldönümünde  daha  darbeleri  konuşuyoruz  maalesef.2003 ve  2004  de  iki darbe  hazırlığında  bulunan  paşaları  hala savunanları  konuşuyoruz.Darbeci    paşaları  hiç  çekinmeden  kurumsal olarak  ziyaret eden  bir  TSK’yı konuşuyoruz. Ergenekoncu  Eruygur’un  kendisini  ziyaret  edenlere  heyecanla  ve  sevinçle “Askerlerin,  onların  geleceğini  biliyordum” dediği bir  ülkede  yaşıyoruz.Yine  askerin  siyasete  pek  rahat bir şekilde  müdahale  ettiği  ve  bunu da  maalesef  kanıksamış  ve  gerekli  gören  bir  halk topluluğun da olduğu  bir  ülkede  yaşıyoruz.”Sallandıracaksın üçünü  beşini  bak  bir  daha  sorun kalıyor mu”  söylemlerinin  geniş  yer  bulduğu  bir   toplumda  paşalar  hala  hevesliler  darbe yapmaya.Ailevi,  toplumsal  hayatta  baskıcılığı  içselleştirmiş  bir  toplumda  darbecilere  karşı  çok kuvvetli seslerin  yükselememesini  artık anlamak  lazım.Kendisi  gibi  düşünmeyen için de  demokrasi  isteyebilen  bir  topluluk  olamadığımız  için  maalesef hala  muhalifimize karşı  yapılan  darbelerle  sempati  ile  bakabiliyoruz.Hem  sağ  hem de  sol  bu  anlamda  kendini  ciddi  bir  özeleştiriye tabii  tutmalıdır.12  Eylül’den  çok  çekmiş  sol düşüncenin  son  zamanlardaki  darbe  girişimleri  hakkında  bazı  kesimlerinin   lakayt  kalması ,  Ergenekon  çetesi  karşısında  bocalaması  iyi  sorgulanması  gereken  bir  durumdur.Yoksa  siz  hiç  size  zalimce  işkence  yapan,   kollarını  boynunuza  dolamış  bir  ahtapotun  diğer  kolunu öper misiniz?Bununla  birlikte  farklı  kesimlerde  olsa da  demokrat  zihniyetteki  kimselerin  darbelere  karşı  ortak  karşıtlığının  varlığı   umut vaad    edici  olandır .  

 

12  Eylül’ün  yıldönümünde  yine de  Özden  Örnek  günlüklerinin  yalanlanmaya  çalışılması  olumlu  bir gelişmedir.Zira  darbeciler  eskiye oranla demekki  yaptıklarından  utanmaktadır  veya  ceza  vb. alabileceklerini  düşünmektedirler.Açıktan  olmasa  da  kapalı  mahfillerde darbe hasreti  ile  yanıp tutuşan  siyasetçilerimiz de  yok  değil.Halkla  barışamayan  ama  darbeci  paşalarla  beraber mitingler  düzenleyen  siyasetçilerimiz  21.  yüzyılda  Türkiye  siyaset  arenası  adına  utanç  verici  olanıdır.Bununla  birlikte  muhtıraları da  geri teptirebilen  bir  siyasi canlanışı  görüyoruz.27  Nisan  muhtırasını  başarısızlığa  uğratan  iktidar  farklı  toplumsal  gruplardan destek  alabilmiş  ve  yapılamayanı  denemiş  ve  başarmıştı.Halkın  gücü  üzerinde eli  silahlı  memurların  olamayacağını  biran da  olsa  görebilmiştik.Tabiiki bunları     olumlu  gelişmeler  olarak  görmek  gerekiyor.Darbeciliği  bir askeri  hak  olarak  algılayan  bir  toplumda  böylesi  olaylar  tarafsız  bir  gözle  değerlendirilip  olumlu  haneye kaydedilmelidir.

 

  1.   hala  aramızda  dolaşıyor.Sorgusuz  sualsiz  yaptıkları  işkenceler hala  ortada.Estirdikleri  baskı  ve    terör  dolu yıllar  hala  zihnimizde.Yarı tanrı  gibi  kendilerini algıladıkları  ve  algılattıkları günler  maalesef  sorgulanamadı.İşkencehanelerde  öldürülen  sağdan  ve soldan delikanlıların  “ah” ları hala  kulaklarda.Ama işkenceciler  gayet rahatlar.O  Günleri  yine  “asmasaydık da beslese miydik”  diyerek  hatırlıyor ve kendilerini  vicdanlarında  bile sorgulamıyorlar  sanırım.Tabiiki  hukuk  devleti  vicdan  fakiri  insanların  insafına  terk edilemeyecek  çok  değerli  bir  özlemdir.Bu  ülkenin  tarihiyle  yüzleşmesi  ve tüm  darbecilerini  sorgulaması  gerekir.İttihatçı gelenekten  itibaren  farklı  sese  müdahale  edilmeyen tek  parti  dönemleri  ve  her  10 yılda bir yapılan  veya teşebbüs  edilen  darbe  geleneği  ile malül bir  tarihimiz  var. Bırakınız  son  dönem  darbelerini   tek  parti  dönemi bile  bu  ülkede  hala  kutsanmaktadır. “Yasal  olarak  suçluyuz  ama  cumhuriyeti  kurtarmak  için  ne  güzel  darbeler  yapmışlar  veya  teşebbüs  etmişler” diyenlerin  üst  düzey  bürokratik  tabakayı oluşturduğu  bir ülkede  darbecilerin  yargılanmasını  nasıl  bekleyeceğiz.

 

Ama tabiiki  bu  böyle  diye hep  böyle  gideceği  söylenemez. Sivil  toplumun  önemli  bir  gayret  içinde  olması  gerekir.Mutlaka  sonunda  darbecilerin  gerçek  anlamda  yargılanacağı  günler  gelecektir.

 

  3. 12  Eylül’ün  baş  aktörü  Kenan  Evren’in  en  başta  yargılanması  gerekir.Ondan  aşağı  inersek  dönemin  kudreti  ile  ve  pervasızlığı  ile  nam  salmış  birçok  askerininin  de  yargılanması  gerekir.Anılarında  12  Eylül  olmadan  önce  şartların  olgunlaşması  ve darbenin haklılığının  ortaya çıkması  için  1  yıl  olayların  daha  da  büyümesini  beklediklerini    söyleyen   korgeneral   Bedrettin  Demirel  bu  yargılamanın  ne  kadar da yapılması  gerektiğini  bize  açıkça  gösteriyor.

 

  1.   Evet  halen  darbe  anayasası  ile  yönetiliyoruz.12  Eylül  anayasası  şiddet olaylarından  bıkıp  usanmış halkın   “Hani  nerede  imzalıyayım,   onaylıyayım da  şiddetin bitişini  tebrik  edeyim”  diyerek  imzaladığı  bir  anayasa  idi.Halkımız  bilmiyorduki  bu  anayasa   kendisine  yeni  darbe  gerekçeleri üretecek.Can  havliyle onayladığı bu  anayasanın  Türkiye’nin temel sorunlarını  devam ettirici nitelikte  olduğunu  bilemiyordu.12  Eylül  anayasası  herkese yeni  bir  kaftan  biçmeye  çalıştı.

 

Şu  an  artık  askeri  anayasanın    terk edilip  sivil  ellerle hazırlanmış  anayasanın  hazırlanma  ve  uygulanma  zamanıdır.Yamalı  bir  şekilde  değil tüm  sorunları halledecek  bir  şekilde  bu  yapılmalıdır.Her  kesimin ortak mutabakatı  ile  sağlanmalıdır.Herkesi  mutlu  edecek  bir  sonuç  ortaya çıkmalıdır.Bu  konuda  elit  azınlık  tarafından  sergilenen  özel  bir direnç  olduğunu  biliyoruz.Anayasa  denince  genlerine dokunulmuş  gibi  hisseden  bir  refleks  var  karşımızda.Ama  gerçek  anlamda  sonuç  istiyorsak  artık  kimsenin  kabullenemeyeceği oyunlara  sapanlara  anında müdahale  edilmelidir.

 

  1.   çok  zor  günler  yaşadı.Halk  bu  gergin  ortamdan  dolayı  çok  çile  çekti.Bunlar  yeni  hadiseler  değil.Sadece  12 Eylül  uygulamalarının  sonucu  diyemeyiz.Kökü daha  derinde  olan  bir anlayışın  ısrarla dayatılması sonucu  olmaktadır.Darbe  zamanları  sistemin  kendisini  daha  somut  olarak  ortaya  koyduğu  zamanlardır.Ergenekon  çetesinin  ortaya  çıkmasıyla  bölgede  neden  bu  faili meçhul cinayetlerin  işlendiğini ispatlı  bir  şekilde  gördük.Şemdinli’de  ise  suçüstü  yapılan  sistem  tüm  zayıf  karın  oluşturma  riskine  rağmen  olayı  örtbas etmeyi  tercih  etti.12  Eylül  baskı  ile güya  karışıklığı önledi.Ama tektipleştirci ve totaliter  kimliği  ile  sorunların  katmerleşmesinden  başka  bir şeye  yaramadı.Yaptığı  artık  postmodern  darbeler  üretmekti  artık.

 

 

  1.   yok  etmeye  çalıştı.İnsanları  tekrar  yontup kendi anlayışına  çevirmeye çalıştı.12 eylül’ün  her şeyden  anlar  paşası  Kenan Evren’in  bu  konuda  sayısız  örneği  vardır.Zindanlara  tıktığı  insanlara  80  yılık  ideolojisini  çocukca  dikte etmeye çalıştı.Trajik  bir  şekilde  ve  yüzbinlerce insanın  üzerinde  kalıcı  olumsuz  izler  bırakmayı  pek  sun’i  yollar  ile  denemeye  çalıştı.12 eylül  kendi  kafasına  göre  düzenlemeler yapmaya  çalıştı  ama bir taraftan da  o  dönemin  keskin kutuplaşmaları  ortadan  kalktı  günümüzde.Farklı  zihniyetten de  olsa  başkasının  hakkına hukukuna saygıyı esas  alan   bakış  açıları  oldu  toplumsal  gruplarda.Her  grup  veya  kişi  için  olmasa da bazıları  için  belirgin  bir  şekilde  bu  oldu. Bugün  birçok  solcu  ve  İslamcı  birçok konuda  ortak paydayı  fiili bir  şekilde oluşturabilmektedir  örneğin.Yine  dönemin  aydınları  baskı  ve zulüm ortamlarında da  baskıcıların  eleştirilebilecğini  herkese  gösterdiler.Böylece  gerçek  aydınlar  çıktı  ortaya.12  eylül’le  özgür  düşüncenin tepesine  indirilen  tokmak  uzun süre  etkili   kılınmaya  çalışıldı.Ama  bir  süre  sonra bu  deli  gömleğinin  garipliği  herkes tarafından  anlaşılmaya ve  eleştirilmeye başlandı.

 

  1.   Ergenekon ahtapotu  şeklinde  karşımızdadır.Toplumsal  kesimleri  “iti  ite  kırdırma”  mantığı  ile  yok  etmeyi  amaçlayan,   yasadışılığı  esas  almış,  gayriinsanilikte  sınır tanımıyan,  her  türlü  provokasyonu devlet  için  mübah  kabul  eden  bir  anlayış Ergenekon.12 Eylül’cü  zihniyetle ilk  olarak  özgür  düşüncenin önünü   açarak    mücadele  etmeli. Zira  12 Eylül  tektipleştirmeci  idi.Toplumsal  farklılıkları  bir  kavga  nedeni  olarak  önümüze  sürenlere  karşı  karşılıklı  tartışmayı  becererek  karşı  koymak  12  Eylül  ile  mücadele etmek  demektir.Kutuplaşmanın  çoğunlukla  farklı  kesimleri  birbirine  tokuşturmaktan  zevk  alan  12  Eylül’cü  zihniyete yardımcı  olmak anlamına geldiğini  anlamalıyız  artık

 

 8.MAZLUMDER  düşünce  ve   ifade  özgürlüğünün  önündeki tüm  engellerin  kaldırılmasını ister.Darbe anlayışı  ise baskıcılığı  totalitarizmi  esas  alır.Bugün artık  toplumumuzun  yeni  bir darbeye tahammülü kalmamıştır.En başta farklı  düşüncedeki  toplumsal  kesimler  kendisini  kullandırtmamalıdır.Duruşlarının  egemen güçler  tarafından  bir  başkasına  karşı  koz  olarak  kullanılmasına  engel  olmalıdırlar.Darbelere  hepimiz  çifte standartsız  karşı  koyabilmeliyiz.Zira  darbeler  sadece  muhalifimizi  yok etmekle kalmıyor.Baskıcı  zihniyeti  hakim  kılıyor ve  kendisinden  başkasına  hayat  hakkı  tanımıyor.

Yorumlar