26 Nisan 2022

Herkese merhaba, ÖFG TV’nin yeni bir yayını ile yine karşınızdayız. Her hafta Salı günü saat 21.00’de haftanın önemli insan hakları konuları ve konukları ile birlikte size sunduğumuz programımız ile yine başlıyoruz.

Bu hafta dün sonuçlanan ve Türkiye’nin tartıştığı çok önemli bir mahkeme kararı hakkında konuşacağız Gezi Davası sonuçlandı ve çok ağır, şok edici bir kararla sonuçlandı. Aslında bu kadar adaletsizliğin hakim olduğu bir zaman diliminde maalesef ki hukuksuzluklara bir zincir daha eklenmiş oldu. Yeni ve ilk olan bir şey değil, onun gibi birçok ağır ve hukuksuz kararla karşı karşıya olduğumuz ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir dönemdeyiz. Gezi Davası aslında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını uygulamaması nedeniyle Türkiye’ye yaptırımlar uygulaması ile ilgili kararları ile tartışılan bir mahkeme. Gerçekten siyasi bir mahkeme olduğu apaçık belli, ulusal ve uluslararası düzeyde bu konuşuluyor ve mahkeme yerel mahkemenin kararı ile sonuçlandı, temyiz aşamaları var ama oldukça üzücü bir kararla Sn. Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi ve 7 kişiye de 18 yıl hapis cezası verildi. Tüm bunları ayrıntısı ile uzmanı ile konuşacağız, davanın avukatlarından Sn. Av. Hasan Fehmi Demir programımızda. Bahsettiğimiz gibi oldukça ağır ve üzücü bir kararla karşılaştık. Ortada ne var ki bu kadar ağır bir ceza verilmiş? Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları, şerh düşen bir hakim var, hukuksuz kararın olduğu apaçık ortada, olayın ayrıntılarını sizden dinleyeceğiz, söz sizde Sn. Demir.

Hasan Fehmi Demir :Ömer bey tüm kamuoyunun da bildiği gibi Gezi olaylarından 6 yıl sonra ele alınan bir dosya. Geçmişte hem soruşturmayı başlatanlar hem dinleme kararı veren iki yargıç hem de fezlekeyi düzenleyenler ki iddianame o fezlekelere dayalı olarak hazırlanmış durumda bire bir cezaevindedir delil üretme suçundan dolayı. 6 yıl sonra özünde, geçmişte de yine bilindiği üzere bir kısım sanıklar yargılanmıştı aynı delillerle iddianame tanzim edilmiş, kamu davası açılmıştı ve ondan da beraat etmişlerdi, kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmasına rağmen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de açıkça değiniyor, 6 yıl sonra ele alıp tekrar Sn. Kavala’yı önce Anayasal Düzene Kalkışmaktan 309. Maddeden tutukladılar, sonra tahliye edip 312. Maddeden tutukladılar, sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin üzerine 312’den vazgeçip bir casusluk suçu uydurdular, 328’den tutukladılar ve nitekim 308’in de hiçbir şekilde olamayacağını anlamaları üzerine de dün verilen kararla tekrar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu usulsüzdür, sadece üstelik tutuklama bakımından değil içerik bakımından da hiçbir delilin bulunmadığını açıkça belirtmiş olmasına rağmen 312’den yeniden tutukladılar, tam bir garabet. Dava dosyası içeriği olarak; gerçekten ortada gösterilen bir fiil, o fiille nedensellik içinde ele alınan bir sonuç, o sonuçta sanıkların bire bir ilişkileri, tüm bu hukuki gerekliliklere uyulmamıştır, bir fiilde gösterilmemiştir aslında dava dosyasında. Bu dosya biliyorsunuz daha önce 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülürken beraatle sonuçlanmıştı, İstinaf’ın Çarşı davası ile birleştir demesiyle 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne geldi, Çarşı davası ile birleştirildi, sonra ayrıldı ek bir delil, bilgi, belge de dosyaya girmediği halde, İstinaf’ta özü itibariyle bu dosyayı bozuyorum demediği halde bu defa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi Osman Kavala’ya ve diğer sanıklara ise malum yardım etmekten ağırlaştırılmış müebbet ve yardımdan dolayı indirim yapılınca 18’er yıl hapis cezası verebildi, bir tarafta beraat kararı var, bir tarafta ağırlaştırılmış müebbet kararı var. Ölçüsüzlük zaten kendisini belli ediyor. Davanın geldiği nokta bu.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Bu süreç içinde 5 yılı aşkın süredir Osman Kavala tutuklu ve tutuksuz yargılanan insanlar ne yaptılar böylesine ağır bir şekilde bir yargılamaya tabi tutuldu. Biraz hafızamızı zorlarsak gezi olaylarında ne yaşandı? Aradan 9 yıl geçti, gezi parkında neler yaşandı? Anayasal olarak vatandaşların ifade ve örgütlenme özgürlüğü konusundaki ihlalleri anlatır mısınız?

Hasan Fehmi Demir :Son dönemdeki yargılamaların aslında her türlü temel hak ve özgürlüklere yönelik olarak bir kriminalize etme çabası, ifade özgürlüğü, toplantı gösteri yürüyüşleri vs. bunları kriminalize etme çabası çok açık görülüyor, Osman Kavala ile ilgili olarak dava dosyasındaki iddia şunlardan ibaret; Osman Kavala’nın geziyi finanse ettiği söyleniyor, Amerika Büyükelçisi, Alman Büyükelçisi, Avrupa İnsan Hakları Komiseri ile süreç içerisinde, yıllara yayılan bir sürede, gezide birebir örtüşen tarihlerde de değil, yapmış olduğu görüşmeleri suçmuş gibi sunuyorlar. Netice itibariyle gezi itibarsızlaştırma gayreti güdülen bir dava bu dava. Gezinin kısaca dış güçlerin organizasyonunda yapılan bir kalkışma gibi nitelendirmek istiyorlar, tabi ki dava dosyasında finansman iddiasıyla ilgili olarak mali suçlar araştırma kurulunun detaylı raporu var, böyle bir desteğin sağlanmadığı hususunda açık raporu var. Bizi dinleyenlerin çok anlamsız bulacağı şeyler dosyada örneğin; Sn. Kavala’nın 2011’den 2014’e kadar yurt dışına yaptığı seyahatler sanki yurt dışında, Almanya, Fransa, Fas’a yaptığı seyahatler orada sanki bir suç işlemek amacıyla birileri ile görüşme için gidilmiş gibi sunuluyor oysa ki o seyahatlerde Osman beyin kimin ne ile ilgili görüştüğüne dair bilgi yok. Son dönem yargılamalarında 2016’dan öncesinden farkı var. 2016 öncesinde bu kitlesel yargılamalarda delil üretilme ihtiyacı duyuluyordu, görünürde bir yargılama yapılma izlenimi verilmek isteniyordu son zamanlarda görülüyor ki buna da artık ihtiyaç duyulmuyor, 2017 anayasa değişikliğinden sonra Türkiye’de kuvvetler ayrılığından bahsetmek mümkün değil, yargıçların yürütmenin bir parçası olduğunu kabul etmek, bu tespiti yapmak gerekiyor dolayısıyla mahkeme mekanları cezalandırma ihtiyacı duyan siyasi ikballerini, muhaliflerin tasfiye edilmesini bağlamış bir siyasetin etkisinde olan mekanlar olarak görmekte fayda var.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bu süreç içinde alınan beraat kararı var ve ardından AİHM’in kararları var, bu süreci de anlatır mısınız izleyenlerimize? AİHM’in müdahil olduğu bir karar, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi takip etti, bu süreci de dinlemek isteriz.

Hasan Fehmi Demir :Zaten sahiden Türkiye’de müthiş ölçüde uluslararası itibarsızlaştırmasına sebebiyet veren ve verecek olan gelişmeler var bu dava ile ilgili olarak şöyle ki; Türkiye 312 ile ilgili Sn. Kavala’nın tutuklanmasının AİHM’den geri dönmesi üzerine bir suç uydurarak 328’de yeniden tutuklamıştı Sn. Kavala’yı, bu defa 328 AİHM, Avrupa Konseyi’nin “312’den değil 328’den tutukladık.” diye bir yanıt verdi Türkiye Cumhuriyeti. Ardından şimdi 328 ile bir türlü uydurulamadı kitabına şimdi 312’den tutuklamış oldular. Oysa ki malumunuz 19 Nisan’da Bakanlar Komitesi’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gönderdiği bir rapor var, bu raporda açıkça Türkiye Cumhuriyeti’ni gerçeğe aykırı beyanda bulunmakla suçluyor Bakanlar Komitesi bu çok utanç verici bir durum cumhuriyet bakımından. Dava ile ilgili olarak başka anlatabileceğim gerçekten somut bir şey yok nitekim biliyorsunuz bu son kararda üye hakimin bir muhalefet şerhi var, üye hakimin muhalefet şerhinde her şeyi söylüyor ortada bir delil olmadığını, telefon dinlemelerinin yasaya aykırı olduğunu, üstelikte dinlemelerin içeriğine de herhangi bir suç yok açıkça belirtiyor. 2 hakimin kararı ile verilmiş bir karardır, hakimlerden bir tanesi de Samsun AKP Milletvekili aday adayı olmuş, AKP üyesi, sonra avukatlıktan hakimliğe göçen bir hakimdir.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Son derece üzücü bir karar peki sonrasında bu şerhi de gördükten sonra, kararın bozulma ihtimali konusunda ne dersiniz?

Hasan Fehmi Demir :Türkiye’de artık yargıda herhangi bir rasyonel tahmin yapma imkanı yok. Hepimizi yanıltır, aksini söyler ama bir hukuk devletinde olması gereken sorulacaksa zaten bu olanların olmaması gerekiyordu ama ümit ediyorum ki tekil de olsa bu somut davada önce istinaf aşaması var, istinaf aşamasını bir an evvel bu yanlışlık düzeltilir ve boş yere 71 yaşında Mücella Hanım hasta, rahatsız tutuklandı, diğer arkadaşlarımız ve Kavala’nın bir an evvel özgürlüğe kavuşmasını sağlayıcı bir karar verir ümidindeyiz ama çok açık olarak bu davanın siyasetin eli davanın içinde çok somut olarak gözüküyor, bunun Türkiye bakımından kırılma noktasında olduğunu düşünüyorum, seçime kadar muhaliflere yönelik mahkeme kararlarını sıkça göreceğim kanaatindeyim, Haziran-Kasım arasındaki seçimlerdeki provanın başka bir tekrarı denenmek isteniyor diye düşünüyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Tam bir yılan hikayesine dönmüş bir dava yok ayaklanma yok casusluk, yok darbe girişimi derken nereden tutturacaklarını bilemediler, süreci az çok takip etmeye çalıştık ve en sonunda casusluktan beraat ve anayasal düzeni yıkmaya yönelik bir çalışma ve gerekçe gösterilerek deliller olmasa da bu karar verildi. Bize yabancı değil, Türkiye’de maalesef son zamanlarda bu tür kararlar çok yoğun bir şekilde veriliyor. Hukuk aranmıyor tabi ki, Anayasal ilkeler aranmıyor, ben de onlardan birisinin mağduruyum. Trajikomik bir kararla cezaevine girdik, bir müddet yattık, çıktık ve tekrar milletvekili olduk, maalesef Türkiye’nin komedisi bu, milletvekilini alıp cezaevine atıp sonra Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile Meclis’e girmesine izin veren sistem var. Sn. Kavala uzun yıllardır maalesef ki içeride, biz onu sivil toplumdaki çok nitelikli iyiliksever, hayırsever ve insan hakları konulu binlerce çalışmasından tanıyoruz.

Hasan Fehmi Demir :Yiğit Ekmekçi’nin avukatıyım, Sn. Kavala ile duruşmalara girdiğimiz için tanıyorum. Olağanüstü bir soğukkanlılıkla süreci götürdüğüne şahit oldum. Bu gerçekten her zaman kolay bir şey değil, sürekli olarak makul bir şekilde yapılanların aslında kendisinden öte ülkeye bir haksızlık olduğunu izah etmeye çalıştı, olgular ile bu açıklamalarını desteklemeye çalıştı ve Osman beyi şahsen siz de biliyorsunuz son derece beyefendi bir insan. Bunu devam ettirdi fakat ironik bir şekilde mahkeme ağırlaştırılmış müebbet verdikten sonra takdir i indirim sebebi de uygulamadı gerekçesi de; duruşmadaki hal ve tavırları dedi.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:En son söylenebilecek kişi.

Hasan Fehmi Demir :Aynen öyle. Ben sanık olsam o kadar sakin davranamam, her zaman beyefendi ve hatta son 3-4 oturumdur da duruşmaya da gelmiyor, olay bu denli akıl dışı, izahı çok olanaklı olmayan bir durum. Osman bey bunun bir sistem sorunun olduğunu, kendisi ile ilgili olmadığını, aslında bu tarz sivil toplum girişimlerini cezalandırmaya yönelik, gözdağına yönelik bir girişim olduğunu tabi ki çok iyi biliyor, dolayısıyla cesaretle, sabırla içeride de olsa mücadelesini devam ettirmeye çalışıyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Ülkemizde çok ağır hukuksuzluklar yaşanıyor ve bunu yapanlar çok bilinçli bir şekilde her farklı kesime acımasızca bu hukuksuzlukları uyguluyor ve herkes kendi camiası ile sınırlı kalıyor, bu konunun bütüncüllüğü görülmüyor, anayasal hukuk devletinin ilkelerinin ayaklar altına alındığı gerçeği çok net ortaya çıkmıyor belki çünkü farklı birçok kesim belki haksızlığa hukuksuzluğa uğruyor ama herkes kendi acısıyla meşgul oluyor, kendi hukuksuzluğu ile meşgul oluyor bu da iktidara karşı belki bir güçsüzlüğe neden oluyor. Bu tür kararların artık olmaması için sanırım bu bütüncül yapıyı görmek lazım, bir hukuk perspektifinden bakmak gerekir diye düşünüyorum, kimlik perspektifinden değil, hukuk perspektifinden bakmak kolay değil, insan hakları perspektifinden bakmak belki kolay değil, muhalif olduğunuz birisi bile olsa ona yapılan haksızlığa karşı durabilmek kolay değil, bunlar Türkiye’de çok basit başarılabilecek hadiseler değil, bu açıdan ne dersiniz, Türkiye bunu aşabilecek mi? Siz ne düşünüyorsunuz?

Hasan Fehmi Demir :Ben aşabileceği konusunda çok iyimserin çünkü Türkiye çok acılar yaşayan, çok mücadele deneyimi olan, insanlardan oluşan bir ülke dolayısıyla gerçekten bunu zaman zaman yurt dışındaki meslektaşlarımız ile kurduğumuz iletişimlerde, toplantılarda görüyorum. İnsan hakları mücadelesi konusunda bizim ülkemizdeki insanlar kadar, aydınlar kadar deneyimli hemen hemen Avrupa’da hiçbir ülke yok. Bu bilhassa koşulların zorluğundan kaynaklanıyor ama netice itibariyle çok kıymetli aydınlarımız var. Biraz kendimize dönük özeleştiriler yapmak zorundayız çünkü ufak ayrıntılara takılıp sizin az önce söylediğiniz bütünlüklü mücadeleyi yürütme imkanlarını kendi ellerimizle yok ettik aslında bugüne kadar nitekim siyasi yapının bu kadar rahat davranabilmesinin sebebi de budur fakat ben yine aklı selimin egemen olacağına aydın kesimde, emekçi kesimde çok inanıyorum ve çok güçsüz olduğunu düşünüyorum tüm bunları yapma çabasında olan insanların ve gördüğünüz gibi aslında mahkeme salonlarından da izliyoruz hiç kimseyi de yıldırabilmiş değiller! Size çok katılıyorum, bu sadece hukuk mücadelesi, avukatların hukukçuların mücadelesi de değil, milletvekillerinin mücadelesi de değil bu tüm halkın mücadelesi olmalı ve hep birlikte mücadele yapabilmek için gücümüzü birleştirmemiz gerektiği kanaatindeyim, bu yapılabilir bunun işaretlerini de şahsen ben gözlemliyorum diye düşünüyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Değerli izleyenler dünyadan da çok önemli tepkiler geldi, gayet önemli kuruluşlar ve temsiliyeti olan kişiler çok ciddi tepki gösterdi, gerçekten büyük bir hukuksuzluğa imza atıldı büyük utanca imza atıldı, Türkiye maalesef irtifa kaybetti, zaten çok kötü bir karnesi var, Avrupa Birliği raporlarında sürekli gerileyen, sürekli maalesef ki kötüye giden bir ülke. Umarım ki temyiz aşamasında gelişmeler olur çünkü önemli de bir şerh var ve hepsinden önemlisi kamu vicdanının kabul etmediği bir karar maalesef apaçık ortada. Siyasi olduğu çok açık olan bir karar biz bu davayı takip etmeye devam edeceğiz uzun yıllardır takip ettiğimiz gibi bugün davanın avukatlarından Sn. Av. Hasan bey son olarak ilave etmek istediğiniz bir husus var mı?

Hasan Fehmi Demir : Biz sizin nezdinizde bu konulara duyarlı tüm vekillerimize de teşekkürlerimizi sunmuş olalım çünkü bütün zor davalarda siz ve arkadaşlarınız duruşmalarda bizlere güç verdiğinize her zaman tanık oluyoruz hep birlikte mücadele edeceğiz ve kazanan biz olacağız diye düşünüyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Biz de çok teşekkür ederiz. Değerli izleyenler Av. Hasan Fehmi Demir ile konuştuk, gerçekten üzücü bir karar, Sn. Osman Kavala’yı uzun yıllardır tanıyorum, beyefendi kişiliği ile, merhametli, vicdanlı, cömert ve gerçekten insan hakları konusunda sahada çok önemli çalışmalara imza atmış bir insan olarak dikkat çeken bir insandı, entelektüel bir insandı, muhalif bir insandı, bütün bu iyiliklerinin karşılığı maalesef ki Türkiye’de ağırlaştırılmış müebbet oluyor. Biz konuyu gündem etmeye devam edeceğiz, ulusal ve uluslararası alanda büyük yankılara neden oldu. Gerçekten en başından beri yapılan muameleye baktığınız zaman öyle bir kararın çıkması maalesef ki şaşırtıcı değil! Oldukça ağır bir şekilde hasmane bir şekilde bu karar verilmiş durumda, sayın avukatımızın dediği gibi takdir indirimi de yapılmaksızın, güya duruşmalarda adaba dikkat etmeyen sanki bir sanık pozisyonuna da sokularak ki son derece beyefendi bir kişiliği ile de Osman Kavala’nın o duruşmalarda nasıl bir tavır gösterdiğini de çok iyi biliyoruz. Yeri gelince bir kravat takınca insanlara çok önemli indirimler yapanlar şimdi bu kadar ağır bir cezayı vermekten çekinmedi, burada hepimizin bilmesi gereken Türkiye’de yaygın bir hukuksuzluk olduğu gerçeğidir, Türkiye’de hele ki 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında her farklı kesime çok ağır hukuksuzluklar yapılmıştır. Çoğunlukla insanlar “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın. Şu’culara yapılanlar onların hak ettiğidir. Bu’culara yapılanlar onların hak ettiğidir.” Diyerek karşılamıştır, bunun çok kötü bir yansıma olduğu ortaya çıkmıştır, her farklı kesime hukuksuzluk değmiştir maalesef ki hukuksuz, yasasız bir devletin dokunduğu herkes yanmıştır, mesele böyle bir hukuksuz devletin olmasıdır. Bunu çoğumuz maalesef göremedik, hukuksuz devletin çok rahat herkese dokunabileceğini toplumun önemli kesimi iyi bir şekilde göremedi. Şu cezalandırılırken “Banane” dedi, diğeri cezalandırılırken “Banane” dedi ve sonuçta sıra kendisine geldi, her zaman böyle oluyor. Sıra bir başkasına da gelebilir. Şu anda tüm bu olanlara karşı Kürt’e yapılana, Sol’a, Alevi’ye, KHK’lıya yapılana karşı duyarsız olanlara da bir gün sıra gelebilir, o yüzden sıra size gelmeden itiraz etmeyi bilin lütfen. Biz bu programları boşuna yapmıyoruz, insan hakları programlarını boşuna yapmıyoruz bir duyarlılık oluşturmak için yapıyoruz, bir farkındalık oluşturmak için yapıyoruz, bir karar verildi ve 5 yılı aşkındır cezaevinde olan Sn. Osman Kavala maalesef müebbet bir şekilde cezaevinde tutulma kararı ile yine cezaevine yollandı. Mücella Yapıcı bir çevreci, herkesin saygı duyduğu, 71 yaşına varmasına rağmen hala sahada insan hakları, çevre hakları için uğraş veren İstanbul’un betonlaşmasını önlemeye çalışan, yağmaya, talana karşı çıkan bir insan ve gezi parkındaki gösterilerde bundan başladı. Ben gezi parkı gösteri başlarken ilk destek verenlerdenim. Sabaha karşı orada insanların ağaçların kesilmesini engellemek için çadırlar kurarak beklediklerini, ağaç nöbeti tuttuklarını iyi biliyorum ve o sabahlara kadar o insanların eylemlerini takip edip destek vermiştim. Önemli bir sivil direnişti, ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık’ta islami kimliği ile oradaydı, farklı her kesimden insan oradaydı, farklılıklar hep birlikte bir mücadele veriyordu. Ülkedeki iyice hukuksuzluğa kırılmış rotayı düzeltmek için bir uğraş veriyordu, azınlık olarak görülen, düşman olarak görülen kesimlere yönelik hasmane tavrı da protesto ediyorlardı, yaşam tarzımıza böylesine müdahil etme, bizi aşağılama diyorlardı. Hakikaten iktidar 2002 yılından beri iktidarını sürdüren iktidar iyice tek adamlığa doğru ilerleyen iktidar maalesef ki kötü sinyal veriyor ve kendisinden olmayan farklı toplum kesimlerini dışlıyor, ötekileştiriyor ve İstanbul içinde olsun diğer yurdun dört bir tarafında olsun yağma talan politikalarına ağırlık veriyordu. Aslında o dönemler iktidarın içinden de sesler yükseldi ve biz bu insanları dinleyelim dediler! “Evet bizim baskıcı politikalarımıza karşı itiraz eden insanlar var ve bunları dinleyelim.” Dediler! AK Parti’yi kuran isimlerden birisi olan Bülent Arınç’ta bu yönde düşünüyordu ama Erdoğan tek adam düşüncesinde, tavrında olan Erdoğan ezip geçme anlayışı ile düşünen Erdoğan bu sivil toplum direnişi karşısında ezip geçmeyi tercih etti, insanlar öldü, yaralanan çok kişi oldu ve maalesef ki artık iyice baskıcı olduğu belli olan bir iktidarın devam edeceği gerçeği ile tekrar yüzleşmiş oldu. Tüm bu baskıcılıklara karşı itiraz eden insanların sözlerinin dinlenmediğini gördük, o ağaçları korumak önemliydi ve o ağaçlar halen duruyor orada. Ben İstanbul Taksim’e gittiğimde inanın ki başımı kaldırıp o ağaçlara bakarım arada, derim ki: “Helal olsun o gün insanlar bir şekilde çok önemli bir direniş sergiledi ve ağaçları kurtardı.” Bakın İstanbul’un ortasında her tarafın beton olduğu bir ortamda o parkı kurtardık. İktidar o gün bir şeyler dedi ve sonunda o ağaçlar kesilmekten kurtuldu. Belki davalar açıldı, gösteriler bastırılmaya çalışıldı, sonunda insanlar müebbetliklere mahkum edildi ama bu insanların gayreti o ağaçları kurtardı. O ağaçlar kurtuldu, o parkın içinden geçerim, beton deryasının olduğu bir yerde insanın kuşlarla sakinlikle buluştuğu bir yer gezi parkı ve halen devam ediyor. Oraya AVM yapma, cami yapma girişimi var deniliyordu, birçok şey konuşuldu, bunlara gerek yoktu! İktidar bu kadar ağır bir şekilde diretmekle o ağaçları da kesemedi ve insanlar mağdur oldu, bu insanların sivil toplum konusundaki talepleri de dinlenmedi daha sonra artık bu gösterilerin devam edemeyeceği ortaya çıktı ve bitti. Sonuçta iktidar sivil toplumun baş kaldırışını bitirdi ama ülkeye demokrasi gelmedi, itiraz eden insanları terörist ilan ediyordu, şu anda da ağır cezalar verdi ama bu insanların derdi Osman Kavala’nın, Mücella Yapıcı’nın ve diğer insanların derdi o ağaçları kurtarmaktı, yağmaya, talana karşı çıkmaktı, iktidarın ayrımcı politikalarına karşı çıkmaktı. Mesele buydu! Keşke bu yanlışlıkta ısrar etmeseydi iktidar, korkunç bir şekilde ısrar etti ve gelinen nokta maalesef çok ağır bir tablo oldu, boş yere bir insan hakları savunucusu Osman Kavala ve Mücella Yapıcı ve 6 arkadaşı ağır cezalara çarptırıldı. Biz bu mahkemeyi takip edeceğiz ve bu mahkeme burada bitmedi diyeceğiz! Bu mahkeme burada bitmedi, bu direnişte burada bitmedi!

Haftaya Salı günü saat 21.00’de tekrar buluşacağız hepinize hayırlı akşamlar diliyorum, hoşça kalın!

Yorumlar