2007-01-28 00:00:00
HRANT DİNK’İ KATLEDEN KİM?
Barış gazetesindeki ilk yazımıza başlarken ülkenin barışına yönelik bir saldırıyı değerlendirmenin özel bir önemi olacaktır. Yeni bir atılım içinde bulunan Barış gazetesine başarılar diliyorum. Sanırım bu atılım yerel habercilikte demokratik bir anlayışın güçlenmesine vesile olacaktır.
İlk yazımızda kısaca kendimizi tanıttıktan sonra konumuza geçmemiz daha uygun olacaktır.
Bir insan hakları aktivisti, bir Doktor ve ülkemizin sorunlarına duyarlı bir vatandaş olarak 6 yıldır İzmit’te yaşıyorum.6 yıl önce eski adı SSK İzmit Bölge hastanesi yeni adı İzmit Devlet hastanesi’nde Göğüs hastalıkları ve Tüberküloz uzmanı olarak göreve başladım. Yoğun mesleki mesaimin yanı sıra ülkemin ve kentimin sorunlarına duyarlı ve müdahil olmam gerektiğini düşündüğümden İnsan hakları ve Mazlumlar için dayanışma derneği MAZLUMDER Kocaeli şubesi başkanlığını da 4 yıldır yürütüyorum.
Bir gazete köşe yazısında bir gazete genel yayın yönetmeninin katlini en doğru bir şekilde yorumlama yükümlülüğümüz olduğunu düşünüyorum. Hrant Dink cinayeti son günlerde en çok tartışılan bir cinayet oldu. İlerleyen günlerde de öyle olacağa benziyor.Bir Ermeni, bir uzlaşma yanlısı, bir özgürlük yanlısı olarak, Hrant Dink için zaten yaşam pek kolay değildi sanırım.Uzun yıllardır aldığı yoğun tehditler, düşünceleri konusunda çoğunlukla “ne İsa’ya ne Musa’ya” yaranabilmesi , yazdıklarını tamamen aksi yönde anlamayı başaran çevreler ve hatta yargıçlar ile çevrili bir Dünya’da yaşıyordu.Bunlara rağmen bu ülkeden ayrılmayı düşünmüyordu.Sonunda ise beklenen oldu ve yazdıklarını anlamayacak kapasitedeki bir çocuğun kurşunlarına hedef olarak bu Dünya’dan ayrıldı.
Bu cinayet henüz derin ilişkileri pek ortaya çıkmasa (veya çıkartılmasa da) selim olan ortak aklın ortaya çıkmasına vesile olmuştu. Gazetesinin önünde üstüne kapatılmış kağıt parçaları ile arkadan vurularak yerde yatan bu maktül bütün vicdan sahibi insanların yüreğine bir hüzün düşürmüştü. Diaspora ve yakın geçmişteki tarihi olayları hiç olmamış gibi gösterenler arasında sıkışıp kalmış bir aydın, delik ayakkabısı ile yerde yatıyordu. Arasında kaldığı sıkışıklık bu sorunu çözenler tarafından somut bir çözümle(!) nihayete erdiriliyordu.
Cenazesinde onbinler bir araya geliyor ve biriken acı “Hepimiz Hrant’ız Hepimiz Ermeniyiz” şeklinde slogan atılmasına yol açıyordu. İşte bu slogan ortaya çıkan ortak aklın tekrar bulanmasına ve farklı seslerin yükselmesine yol açıyordu. Bu slogana itiraz edip “Hepimiz Türk’üz” şeklinde gazete manşetleri atılması ise konunun yine anlaşılamadığını ve bir kör dövüşüne çekilmeye çalışıldığını göstermektedir.Zira zulmen bir “Hasan” öldürüldüğünde ona karşı işlenmiş haksızlığa karşı çıktığını ifade etmek için “Hepimiz Hasan’ız” diyerek yürüyenler yadırganmıyorsa, bu söylem de yadırganmamalıdır.
“Hepimiz Ermeni’yiz” diyenler tabii ki sorulduğunda kendi ırklarını reddedecek değildir. Acıyı sahiplenmenin bu ırklar üstü ifadesini hala doğru anlamıyor ve polemik mevzusu yapıyorsak, bu cinayet bu toplumda niye işlendi diye sormaya hakkımız var mıdır? Yoksa Ermenistan’da bir Türk zulmen öldürülürse vicdan sahibi Ermeniler “Hepimiz Türk’üz” diye yürüdüklerinde mi ancak kasdedileni anlayabileceğiz.
Trabzon Valisi ve Emniyet müdürünü görevden alan Hükümet ise asıl suçlunun 301. madde olduğunu hala ifade etmeyecek midir? Yanlış anlaşılan ifadelerinden dolayı ceza aldığı ve bu yüzden öldürüldüğü ortada olan bir gazeteci cinayetinin faillerinin, bu yasa maddesine yoğun itirazlara rağmen dokunmayan idareciler arasında aramak gerekmez mi? Yaptığı her türlü icraat ile halkının yaşamı üzerinde etkili olan idarecilerin bu olay sonrası ilkönce bir iç muhasebe yapmaları gerekmez mi?
Hrant Dink cinayeti umuyorum ki gerçek failleri ortaya çıkarsın. Kendisinden olmayana karşı her türlü ayrımcılığı ve baskıcılığı mübah gören çevreler değişim geçirsin ve bunu ifade eden 301. madde iptal edilsin. Ne Türklük ne Ermenilik ne Kürtlük aşağılansın ama karşı ırkı aşağılamaya yönelik milliyetçilik halinin çözümsüzlüğü ortaya çıksın.
Yorumlar