2012-12-20 00:00:00

Van depremi sonrası büyük bir toplumsal duyarlılık oluştu. Toplumun her hesimi Van’dangelen deprem haberlerine odaklandı. Soğukların başladığı günlerde meydana gelen deprem oluşturduğu büyük acının yanı sıra binlerce kişinin evsiz kalmasına yol açtı. Halen çok soğuk kış günlerinde depremzedeler çadırlarda yaşamlarını ikame etmeye çalışıyor.

 

Depremin olduğu ilk günlerde oluşan hassasiyet ise azalmaya deprem ve getirdiği zor şartlar ve hüzünlü sonuçlar unutulmaya başlandı.Van’da acı bir gerçek ise devam ediyor. En son bir çocuk daha yanarak öldü. Seyrantepe Mahallesi Averek yolundaki hasarlı evin yanında kurulan çadırda, önceki gece sobadan çıkan kıvılcımın eşyaları tutuşturması sonucu yangın çıktı. Yangını fark eden vatandaşlar, çadırda yaşayan Aslı Duru ile çocukları Sabiha (5), Neslihan (4), Umut (4), Gülcan (3) ve 3 aylık Mehmet Doru'yu çadırdan çıkararak, itfaiyeye haber verdi. 112 Acil Servis ekiplerince Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırılan yaralılar tedavi altına alındı. Vücudunda ağır yanıklar bulunduğu için ambulans helikopterle Ankara'daki Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sevk edilmek üzere hazırlık yapılan Mehmet Doru, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı ve 5. çocuk da çadır yangınında yanarak öldü.

 

Bu haberi izlerken yanık eşyalar, devrilmiş bir soba ve kararmış çadır parçaları görüyorsunuz. Karların buz tuttuğu bir ortam ve kısa sürede yanıp kül olmuş bir çadır. Ortalıkta kalmış çocuklar ve çaresizliği görüyorsunuz. Bu gazete haberi sıradan bir haberolarak kulaklarımıza değecek ve geçip gidecekse çok ağır bir durum oluşur. Bu hal hesabı zor verilecek bir konudur. Masum çocuklara “Hangi suçtan öldürüldün” diye sorulacak olan bir güne inanıyorsanız en önemli konu olarak bu olayı görmeniz gerekiyor. Masum bir yavru ne olup bittiğini anlamadan ateşlerin içine düşüyorsa geride kalan tüm insanlar için çok ağır bir halin oluştuğunu kimse inkar edemez. Gereken önlemleralınsaydı bu çocuklar ölmezdi gerçeğini durup tüm insanlar düşünmeli. En baştaidarecilerin bu sorumluluğu hissetmesi gerekir. Ölen çocukların yanı sıra yanıklarlayaralanan çocuklar ve tüm eşyaları yanmış büyük bir perişanlık yaşayan depremzedelervar. Çadırda yaşayan insanlara farklı çözümler getirmezseniz daha çok sobalar devrilecekve çocuklar ölecektir. Yangınların bitmeyeceği ve yeni çocuk ölümlerinin olacağı gün gibi aşikardır.

 

Bir yerde haksızlık varsa, bir yerde insanlar ihmalden ölüyorsa hele de hiçbir şeyden habersiz masum yavrular feci bir şekilde yanarak ölüyorsa orada başka bir şeykonuşmanın anlamı yoktur. Başka bir konuyu gündeme getirmenin anlamı yoktur. Dış politika’daki gelişmeler ve  politik sorunları gündem etmenin bir anlamı yoktur. Yeni anayasayı tartışmanın bir anlamı yoktur. Zira bu tartışmalarda insan teki en önemli olaraköne çıkmıyor ve politik kılıflar önceleniyorsa boşuna yeniyi konuşmayalım. Şu an en önemli konu çadırda yanan çocuklardır. Ölen geri gelmemekte acılar çekenin hissettiği kadar anlaşılamamaktadır. İdareciler hesabını zor vereceği bir konu ile karşı karşıya kalmaktadır. Bunlar zannedildiği gibi bir kaza değildir. İhmal edilen bir konunun zorunlusonuçlarıdır.

 

İçişleri bakanı Beşir Atalay Van'ın Erciş ilçesi ve köylerinde çadır hayatının bu ay içinde, Van merkezde ise ocak ayında sona ereceğini söylüyor. Atalay 20 bin 700 konteynır siparişi verildiğini bunların 10 binden fazlasının bölgeye ulaştırıldığını beyan ettigazetecilere. Van merkez köylerinde konteyner dağıtım ve kurulumunun 19 Aralık'a kadar tamamlanacağını vaad ediyor. Kalıcı konutların 2010 yılı Ağustos ayının sonu itibariyle teslim edileceğini iddia ediyor sayın bakan. Bu vaadlerin yerine getirilip getirilmediğini toplumun tüm kesimleri takip etmeli. Acı olan bir gerçek var. Bir gecikmevar ve çocuklar buz gibi kışın ortasında yanarak ölüyor.

Çadırda soğuktan zatürre olup ölen çocukların vicdanınızı sızlatmasını istemiyorsanızelinde gücü olan tüm yetkililere baskı yapmalısınız.

 

İzmit depremi olduktan sonra bölgenin kendine gelmesi yıllar aldı. Ölümler, göç, yıkılmış sanayi ve ticari yapı ile bölgenin kendine gelmesi 10 yılı buldu. Depremin bir degörünmeyen yüzü vardı. Yaşananlar yüzünden depresyona giren kişiler ve üzücütoplumsal sonuçları kimsenin bilmediği ama görünmeyen yüzü oluşturdu. Şimdi Van’ı daböyle bir gerçek bekliyor. Sadece barınma sorununun çözülmesi çözüm değildir. Yıkılantoplumsal örgünün tekrar örülmesi gerekiyor. Verilen maddi ve manevi desteklerin uzun sürecek bir sorunu çözmeye odaklanması gerekiyor. Van'ın bürokrasinin hantal yapısınaterk edilmemesi için sadece idareciler değil herkesin elinden geleni yapması gerekiyor.

 

Sivil toplum örgütleri, yardım dernekleri ellerinden geleni yapmaya çalıştı, çalışıyor. Ancak asıl sorumluluk şehrin kenarındaki çadırda  olanlara yiyecek yetiştirmek için birçuval unu uzun bir mesafeden sırtında taşıyarak götürmeye çalışan Hz. Ömer gibi bir idareci olabilmede. Bu duyarlılık olmadığı müddetçe istediğiniz kadar  yapar gibi durunçocuk ölümleri durmaz. Çaresizlik içinde de olunsa, bir gece yarısı olmasına rağmen acilsoruna acil çözüm üreten bir Hz. Ömer bakış açısı yoksa ne denilse, ne yapılsa boştur.

Yorumlar