2007-05-30 00:00:00

Cumhurbaşkanı  Sezer  beklendiği  gibi  Cumhurbaşkanı’nın halk  tarafından seçilmesini öngören yasa  tasarısını  veto etti. Zaten  Cumhurbaşkanı’nın 7 yıllık icraatleri arasında  birinci sırayı tutan  tavır  veto etme  idi. Şimdiye kadar  gelen  cumhurbaşkanları arasında  en çok veto eden Cumhurbaşkanı  rekorunu elinde bulunduruyordu. Şu  ana  kadar olan yanlı  tutumu neticesi  Ak  parti  ve  Anavatan partisinin oyları ile  önüne  gelen yasayı  onaylaması zaten  beklenmiyordu.

Cumhur’un başının   tavrının şu  an  bir  anket yapılsa halk  tarafından da  hiç kabul   görmeyeceği  bellidir. Cumhurbaşkanlığı dönemi boyunca  en çok  ta  cumhur’a  uzak kalan bu kişinin zaten halktan yana bir  karar  vermeyeceği  belli  idi.

Devlet  ile halkı  birbirinden ayrı  olarak  görmek  ve  halkı  zaman  zaman  kendine rakip  olarak görme  hissiyatı  maalesef 80  yıllık  icraatin  ana esaslarından biri  olmuştur. Halkı  adam edilmesi   gereken bir topluluk  olarak görme  eğiliminde  olan  seçkinci  bürokratlar  aslında  gerçek anlamda sağduyu  sahibi  topluluğun  halk olduğunu algılayamamışlardır. Aldatmaya çalıştıkları köylülerin kendilerinden daha zeki  olduğunu çok  sonra anlamışlardır. Ama  dayatmaları  ile   çoğunlukla halkın  kendilerine  acı dersler  verdiğini görseler de  bu alışkanlıklarından  vazgeçmemişlerdir.

Türkiye    demokratik ortamlardan ziyade tek  parti dönemleri,  darbe ve muhtıra dönemleri  ile vaktini  geçirmiş  bir ülkedir.Biraz  derine inilse  Cumhuriyet’in  tehlikede olduğunu söyleyenlerin çoğunun    bu darbe ve muhtıralara yandaş  kişiler  olduğu  ortaya çıkar.Bu  yüzden  şu  anda da Cumhurbaşkanı’nın    en büyük destekçilerinin, adına  Ulusalcı denen  sağdan  ve soldan statükocu  güçler olduğu  görünmektedir.

22 Temmuz’da yapılacak  olan seçimin  istediği  yönde çıkmaması  durumunda  yeni  27  Mayıs’lar tezgahlayacak  olanlar, bugün  halkın  Cumhurbaşkanı’nı    seçmesine    karşı  olanlardır. Şu  ana  kadar Ülkemizde hukuk dışı  ortaoyununa destek  verenlerin durumu    hukuk  içinde  göstermeye çalışma çabaları   ortadadır. Bu çaba onlar  için  artık bir  gelenek olmuştur. Bundan dolayı   bu öngörü    fazla  iddialı  bir  yargı  olarak  nitelenemez.

Ülkemiz  üzerinde  on zamanlarda kara  bulutlar dolaşmaktadır. Antidemokratik  dayatma  bulutları  halkın üzerine günü  gece eder  vaziyette yığılmış durumdadır. Her  demokratik çıkışa karşı  dişini  gıcırdatan  bir  halde  bekleyen  zorba güçlerin  gözü dönmüş  durumdadır. Yaşam  tarzının  tehlikede olduğunu  sanan  kalabalıkları  yanına çekmeye  çalışarak,  dayatmacı  politikalarını  reddedilemez bir oldu bitti  ile  kabullendirmeye çalışmaktadırlar.

 

Türkiye’de  siyaset artık yeni bir  hal  almaya başlamıştır. Yeni  bir şekil  almaya başlamıştır. Sağcı  ve solcu tanımları  ortadan kalkmaya başlamıştır. Yeni  dönemde  özgürlük yanlıları  ve  dayatma yanlıları,  demokratlar ve  ortodoks  gelenekselciler   nitelemeleri  kullanılmaya  başlanacaktır.Sağcı görünen siyasetçilerin sol  gibi  görünen partilerden,  solcu  gibi  görünen siyasetçilerin sağcı gibi  görünen  partilerden  aday olmaları  bunun  son  göstergelerinden  biridir.İlk  göstergelerinden  demiyoruz.Zira bu  yöneliş uzun bir süredir  hissediliyordu.Son gelişmeler bu  durumun iyice netleşerek ortaya çıkışını kolaylaştırdı. Zaten yıllardır  ürettikleri  politikalarla sol  gibi görünen CHP’nin   katı  bir değişmezliğin  fedaisi    olduğu  belli  idi.Muhafazakarlık  en  çok ta  Cumhuriyetin değerlerini koruyoruz diyen ve fakat  değişimi,  sürekli yeni  oluşan  şartları  ve  canlı toplumu  göremeyen  zihinlerde  mevcuttur.Hala  10. yıl  marşı  ile  idare  eden  ve  80.  yıl  marşı üretemeyen bir  anlayış  donmuş  muhafazakarlığını idrak  etmelidir.Canlı  ve  topluma  yeni şeyler  vadeden  bir  anlayış  ister  istemez coşkulu yeni  şarkılar  bulur ve sahte  bir görüntü vermekten kurtulur.Komünist Rusya’nın muhafazakarlığı da  aynı  şekilde cereyan etmişti yıllarca.Teknolojik  olarak  geri kalmışlığını görmeye  çalışmayan  bu  anlayış  uğradığı  global  çaptaki  çeşitli  bozgunlardan sonra  Gorbaçov eliyle gerçeği görmüştür. Korkunç bir  çatırdama ile  devrilmeden bu  gidişatı teşhis eden Gorbaçov yumuşak  bir geçiş ile  Ülkesini  bir  kaostan kurtarmıştı. Dayatmacılığın  ,insan tabiatına aykırı  bir  yaşam  biçiminin  yılarca  esas  alındığı bir toplum  olan  komünist rejim  büyük bir kriz yaşıyordu. Gelişme ve  tomurcuklanmadan ziyade  içine  kapanma ve kurtlanmayı   esas alan  bir düzenin devam  edemeyeceğini  birinin görmesi  gerekiyordu ve  bu  inanılamayacak  bir  durum olsa da oldu.

 

Muhafazakar ve  Stalinist  bir geleneğin  temsilcileri  olan eski  komünistler şu an  Gorbaçov’u eleştireceklerine  bağlanmış  gözleri ile uçuruma dörtnala koşan  hallerinden kendilerini  kurtardığı  için ona  teşekkür etmelidirler. Ya  Ülkemizdeki  ortodoks  Ulusalcılara  ne demeli… Demokrasi düşmanlığını  yurtseverlik olarak  gören darbe muhiplerinin  Ülkeyi  hukuksuzluğun mandasına girdirmekte  pek  mahir olduğu ortadadır.Artık   onlara da  yeni  bir  Gorbaçov  lazım    herhalde!..

Yorumlar