2014-05-14 00:00:00

Öncelikle facia için başsağlığı dileklerimi arz edeyim. Allah rahmet eylesin Soma'daki kardeşlerimize, büyük bir acı
Soma'da ölen işçilere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum.

Ama bu ülkede yıllardır işçi ölümlerinin tavan yaptığı söyleniyor,umursayan yok, yeterince etkin önlemler alınmadığı kamu vicdanında yer almış durumda. Kimseyi peşinen suçlu ilan etmem, madenin patronu veya onu denetleyenlerin ihmali olup olmadığını araştırmak lazım ama biliriz Türkiye klasiğidir kim bilir altından ne ihmaller çıkar. Daha yakın işçi haklarının gündeme geldiği günlerden geçtik ama işçi ölümlerinin bu kadar yüksek olduğu bir ülke olduğumuzu kimse yeterince sorgulamadı. İşçi haklarının takibi sola veya antikapitalist müslümanlara kaldı onlar da iyice şeytanlaştırıldı ve sonuç….

Boko Haram örgütünün yaptığı son eylem dünyayı ayağa kaldırdı. Yüzlerce yıldır teknolojide, felsefede  geri kalmış olan müslüman dünyanın islamcı fertleri öfkelerini örgütleşerek ve kendilerini hasta ettiğne inandıklarının   kahrolmasını dileyerek eylem yapıyorlar. Ama bu eylemler en çok İslama zarar veriyor.

Şiddete başvurmak zor görünse de kolay yol. Keskin muhalif haline gelmek ve ardından şiddete sarılmak karşı şiddetten başka birşey üretmiyor. Ama artık müslüman dünyanın karar verme zamanı geldi. Ya kolaycılığa sapıp birşeylerin karşıtı haline gelecekler ve “Kahrolsun” söylemine devam edecekler ya da oturup neden geri kaldıklarını sorgulayacak ve kendilerine çeki düzen vererek yeniden dünyaya hitap edecekler. 
Bazen İslami görüntülü kişiler ve kavramlar da insana dinde hata yaptırır hatta dinden uzaklaşmasına ve çıkmasına yol açabilir. Dindar kişilerin yüceltilmesi, dinin düşünsel boyutunun  bir noktada dondurulması veya temel anlayış yerine şekilde kalınması asliyeti bozar ve değiştirir. 
Dindarlar halen geleneksel tortunun kendilerine kazandırdığıyla idare ediyorlar. Sayıca çokluk veya tarihi kamplaşmalardan kaynaklanan üstünlük çok fazla devam etmez. Kazanmaya odaklanmış bir anlayışla bir süre idare edebilirsiniz ama geliştirmeye yönelik bir anlayışı kazanamadığınız müddetçe taklitçi olmaya mahkkumsunuzdur. 
Boko Haram'ın yaptığının bir benzerinin gayriislami bir yapı tarafından yapılması halinde ayağa kalkacak islami kesim genç kızların kaçırılması olayında yine çoğunlukla komplo teprilerine sığınıyor. Aslında bu durum, ne kadar çok  terör yapan bu oluşumlarla yüzleşmemiz gerektiğini gösteriyor.  
İslam dünyasında bu sorun karşısındaki rahatsızlık artıyor ancak somut çabalar pek yok. Diyarbakır'da toplanan demokratik İslam kongresi hangi niyetle toplanırsa toplansın sonuçta İslam dünyasındaki bu önemli sapmayı düzeltme yönünde bir katkı sağlamış olabilir. Aslında bu tartışmanın marksist gelenekten gelen bir örgütün önderliğinde yapılması dindar camiada geç kalındığı hissi uyandırmalıdır. İslam dünyasındaki şiddet ve terör eğilimine karşı artık çok ciddi  sempozyumlar yapılmalı, sözler dillerde kalmamalı somut kararlar alınmalıdır.
Aslında İslam dünyası bu sorunu tartışmayı en çok Hac'da yapabilir. Ama İslam dünyasının en büyük kongresi olması gereken Hac'da bırakın İslam dünyasının sorunlarını konuşmayı ve çözmeyi, Mescid'i Harem'de üç müslümanın biraraya gelmesinden rahatsız olan ve hemen uyarıp engelleyen bir anlayışın varlığını hisssedersiniz. Türkiye bundan farklı mı? Türkiye'de de dini oluşumları ve dini düşüncenin yeniden canlandırılamasını eleştirirseniz hedefe konulursunuz. 
Aslında bu tepkisel davranış primitif bir davranıştır. Yani gelişimini tamamlayamamış erken evrelerdeki organizmalarda kendini korumaya, kabuğuna büzüşmeye ve sorunu hep dışarda aramaya odaklanmış  bir davranışın siyasete yansımasıdır. İslam dünyası kendisini geliştirmeyi, sosyal hayatın her sorununa çözüm bulmayı   farz olarak hissetmediği müddetçe üzüntüden kurtulamayacak maalesef.

Yorumlar