2012-01-17 00:00:00

Hrant  Dink ne  öğretti?

 

 

 Hrant  Dink  cinayeti  2007  yılında  Cumhurbaşkanlığı seçimleri  öncesi  tahmin  edilebilen  gerilim  ortamının  ilk  hazırlıklarındandı. Hrant Dink  cinayeti   hakikaten de  yurtta  ve  dünyada  büyük  yankı uyandırmıştı. Ancak cinayet  sonrası  derin  devletin  tetikçilerle  ortaya çıkan  bağlantıları  Türkiye’nin  demokratikleşme  çabalarının  ne  denli  baltalanmaya müsait  olduğunu  ortaya  çıkarmıştı.

 

Dava süreci  5  yıllık  bir  safahattan  sonra  karara  bağlanıyor. Süreç  içinde  tetikçiler  ve  azmettiricilerin  mahkeme  tutanaklarına  geçen pişmanlıklarına  tanık  olduk. Sadece  bir  piyon  olarak  kullanılan  bu  gençler  kurban  olarak  seçildiklerini  sonradan anlayabildiler. Daha bunun  ilk  işaretleri  Samsun  terörle  mücadele  şubesinde  görülmüştü. “Vatan  toprağı kutsaldır,  kaderine  terk  edilemez”  imzalı Atatürk’ün  sözünün  yanına  konuşlandırılarak  çekilen  fotoğraf  ve  Samast’a  yapılan  “Vatanı  kurtaran  kahraman  genç”  muamelesi olayın içeriğini   gözler  önüne  seriyordu.

 

Türkiye  yumuşak  karnından  vurulmaya  çalışılıyordu. Gerginlik  oluşturarak  demokrasi  yine  kesintiye  uğratılmaya  çalışıyordu. Süreç içinde  hükümetin  çabalarına  farklı  kesimden  pek çok  aydın  destek  verdi. Ancak  gelinen  noktada  davanın sonucundan   ziyade  oluşması  gereken  siyasi  değişiklikler  önemli. Bu  davanın  sonucunda  verilen  karar  hükümetin  kararlarını  ne derecede  etkileyecek. Zira  hükümet devletin  sürekliliği anlayışı  içine girmiş durumda. Devlet  içindeki  karanlık  odaklar  yok  edilememiş  ve    uykuya dalan, fırsatını  bulunca  uyanıverecek  olan  mikroplar  gibi  beklemededir. 

 

Davanın  şu  ana  kadar  olan  seyri   pişman  tutuklu  ifadeleri  dışında  büyük  hayal  kırıklığı  oluşturacak düzeydedir. Göz  göre  göre gelen  bir  cinayet  olduğu  ortaya  çıktıktan  sonra  bile  zanlılar  hakkında  esaslı  hukuki  girişimler  yapılmayıp  bir de  zanlılardan bazılarının  görevlerinde  terfi   ettiğini  gözlemledik. Vicdanlı  bir  aydın  olan  Dink’in   öldürülmesi  belki  toplum  nazarında  biraz karşılık  buldu. Cinayet  sonrası  “ne olmuş  soykırım  diyen  bir  Ermeni  öldürülmüş, o da  böyle  düşünmeseymiş” diyen  çoğunluk zamanla Ermeni  meselesinde  daha  insaflı  bir  noktaya  gelebilmiştir. Bu  süreç  içinde  keskin  milliyetçi söylemler  biraz  yumuşamış  ve fakat  yurt  dışındaki  ulusalcılık  atağa  geçerek  Ermeni  meselesinde  siyasi  ataklar  yapılmıştır. Ancak  sağduyu  hep  tartışılmaz haklılığını  korumuş  kardeşi  Orhan Dink,   görmezden  gelme  ve  milliyetçilik    ajitasyonu  arasındaki  adaletli  duruşu  korumuş  ve kardeşinin  kemiklerini  sızlatmamıştır.  

 

Karar  ne  olursa  olsun  önemli  olan  ırkçılığın  cezalandırılmasıdır. Kişilerin  ne  kadar  ceza  aldığı tartışmasından  ziyade  ülkenin evrildiği  nokta önemlidir. Yargı  son  yıllarda  büyük  hayal  kırıklıkları  yaşattı. Siyasetin  yapılabilmesi  ile  yargının da  az çok  işlemeye başladığını  götrmeye başladık. Yargı  kararları  artık sadece  Türkiye ile sınırlı  değil. AİHM  kötü  örnekleri de  olsa  yargının  ulusal siyasetten  etkilenmiş  kararları  üzerinde  demoklesin  kılıcı  gibi  durabiliyor.

 

 

Hrant  Dink  arkasında  büyük  bir  acı bırakarak gitti. Ancak  301  gibi  yasalar  yüzünden  öldürüldüğünü herkes  biliyor. Dava sonucundan  ziyade  yeni  anayasa  konusundaki  samimiyet  öne  çıkarılmalı, konu  tartışılmalı ve uzun süreli bir  çözüm oluşmalıdır. 

Yorumlar