2012-01-10 00:00:00

“Terör  örgütü  yöneticiliği  ithamı  ile  tutuklandım,  takdir  yüce  Türk  milletinindir”  demiş  İlker  Başbuğ. Yasalar  legal  düzene  karşı farklı  bir  düzen  getirme  heveslileri  için böyle  diyor. Önemli deliller olmadan da  savcılar  bunu  istememiş belliki. Seçimle  gelmiş  bir hükümete  karşı  darbe  planları  yapmanın  başka hukuki  nitelemesi  yok. Ancak  kaçırılan bir  nokta  var. Gerçektende  Başbuğ  bu nitelemeye  şaşırmıştır  ve  büyük  tepki  göstermiştir  herhalde. Zira  yıllardır  hukukun  üstünde  kendisini  görenler  için  hukuki  tanımlarla itham  edilmek  oldukça  asap  bozucuduri,  bu belli. Ancak  yasalar  ilginç  bir  noktaya geldi. Zira  bulunduğu  makam  itibariyle  adeta şahsi  bir  temsil  göstermeyen bir  kişinin  bu  itham  nedeniyle tutuklanması   şoke  edici bir  etki oluşturdu. Devletin  resmi  silahlı gücünün  başı  terör örgütü  yöneticisi  olarak  tanımlandı.

 

Tabiî ki  hukukun  üstünlüğünün  doğal sonucu her zaman  ve  her toplumda  üst düzey  idarecilerin  yargılanabilmesi  ile  anlaşılır. Kişinin görevinin  düzeyi  yargılanma  kriterlerini değiştirmemeli. “Yüce  divan’da mı  yargılansın”  tartışmalarında  gelinen  noktada  sahip  olduğu yetkiyi  kötüye  kullanan kişinin  makamı  itibariyle  yargılanacağı  yerin de  yüce divan  olacağı  anlaşılıyor. Yüce  divan  veya başka  bir yer  fark etmez. “ Sanıklar hukuk çnünde eşittir ama  bazı  sanıklar  daha  eşittir”  denecekse  yargılanma  yeri  fark etmez.

 

Bazı  zanlıların  hiç  sanık  olamadığı  günlerden  bugünlere gelebilmemiz  aslında  büyük bir  olaydır. Daha  birkaç  yıl  önce  eski Genelkurmay  başkanı  İsmail  Hakkı  Karadayı  ve  değişik  zamanlarda diğer  kuvvet  komutanları  hakkında suç  duyurusu  yaptığımızda sivil  mahkemeler  “bu  bizim  içimiz  değildir”  diyerek suç  duyurusunu   askeri  mahkemelere  sevkederdi. Sonuç  alınamayan suç duyuruları   günlerinden  bugünkü  tutuklamalara ulaştık. Trajik  bir  komedi  olarak  itham  edilenin  önüne  hakim  olarak yine  itham edileni  oturtursanız  sonuç hukukun  by  pas  edilmesidir. Zamanında  bir  Başbakan  “verdimse  ben  verdim”  derken aslında  devletin üst   düzeyinin   ne  denli  hukuku  alt ettiğini  vurguluyordu.

 

İlker  Başbuğ  tutuklandı  ama Başbakan  tutuksuz  yargılanmasını  uygun  gördüklerini söyledi. Buna  niye  gerek gördü   bilinmez ama bu açıklama bile  bir ihsan gibi algılanabileceğinden kimileri için çok can sıkıcı olabilir. Tutuksuz  yargılansa  bile  savcının  iddianamesindeki  terör örgütü yöneticisi  ifadesini   Başbuğ   hayatı  boyunca  unutamaz.

 

Eski  Genelkurmay  başkanları  ve  bazı  kuvvet  komutanları  şu  anda  tutuklu. Sürecin  buralara  gelebilmesi  tabiiki  önemli. Ancak önemli  olan sürecin  sulandırılmamasıdır. Genelkurmay  başkanının  ceza  alması  ölüm  anlamına gelmez. Böylesi  bir ceza   ülkenin hukuken  gelişme  seviyesini  gösterir. Paşalar  arkalarına  rütbeliler  ordusunu  alıp  sağı solu  tehdit  ederken  baş  eğen  çoktu. Baş eğenler  kaybetti  ama  başını  eğmeyenler  kazandı. Parmak  sallayıp  kürsüyü  yumruklama  ile  işler  yürüse  idi hukuk   hiç  kimseye lazım  olmayacaktı. Ancak  insanlık  tarihindeki  özgürlük  mücadelesi  artık  her  yerde  kazanmaya  başlıyor. Bu  tutuklanma  devletçi refleksleri  ayağa kaldırmamalı. Hangi  makam  olursa  olsun  savaş  halinde  bile  askerler  halkın seçimine yönelik  müdahalelerden uzak durmaları gerektiğini artık öğrenmeli. İllegaliteye karşı  savaşmada  başarı  bazen Genelkurmay başkanlarının tutuklanmasından geçiyor.

Yorumlar