2013-12-19 00:00:00

Kirli çamaşırlar dökülüyor. Uzun süredir herkesin diline pelesenk olan yolsuzluk söylentileri ortalığa saçılıyor. 

     Demek ki kavga hayırlıymış. Erdoğan – Cemaat kavgası taraftarlara hayırsız görünecek gelişmeleri başlatsa da hayır doğurma potansiyeli taşıyor. Ortalık temizlenecek. 11 yılda demokratikleşme adına, barış süreci adına önemli ilerlemeler katedilmesini sağlayan ancak otoriter yönetimiyle yanlışların kapısını da aralayan Tayyip Erdoğan için bu operasyon soğuk bir duş olmuştur sanırım. Gerçi “iç ve dış odaklar” diyor hâlâ ama belki bu olay kendisi için içerdeki yanlışların ve üslubunun afetlerini anlama ihtimalini arttırmıştır.  
 
     Maslahatçı yaklaşımları sürdürmek ne kötü!..  “Komplo, cemaat, seçim üstü hesabı” demeden temizlik aranmalı. Kraldan çok kralcı olmaya gerek yok. Şer gördüğünüz hususlarda adalet ve doğruluğu fener ışığı olarak belirlerseniz kurtulursunuz, aksi halde lüzumsuz gevezelikten başka bir hal oluşmaz.
 
     Denetim bundan dolayı önemli. Bulunduğunuz makamı krallığa çevirirseniz hem kendinize kötülük yaparsınız hem de millete. Hem yüzünüz kızarır hem de size güvenen temiz insanların yüreği burkulur.
 
     “Astlar nasıl olur da üstlerinden habersiz operasyon yaparmış, devlette hiyerarşi bozukluğu olur muymuş?” diyenler ortaya çıkan Bakan, Bakan oğlu görüşmelerinden sonra şapkalarını önlerine koyup düşünmek zorundadır. Emniyet müdürü yolsuzluk belgelerini, telefon kayıtlarını üstlerine mi sunup hareket etmeliydi?
 
     Bu dili en çok kullanan dindarlar eşraftan kişilerin, Hz. Peygamber'in zengin ve hatırlı bir aileden olup hırsızlık yapan bir kadının cezasının mazur görülmesi, hasıraltı edilmesini istemeleri üzerine “Kızım Fatıma bile olsa cezasını veririm” demesini hatırlamalıdır. Şimdi bu iktidara uygun mazeretleri söyleyenlerin Peygamber sözünü hatırlamalarını öğütlerim. Adalet ve hakkaniyetten ayrıldığınız zaman iflâh olmazsınız, unutmayın. Peygamber bu sözü söylediği, öğrettiği, uyguladığı için görevini yapmıştır ve son nefesinde de “Şahid ol Yâ Râb” demiştir. Hz. Ömer'e yönetimi döneminde “nasıl bu kadar adaletli olabiliyorsun?” sorusu sorulduğunda o “Rehberimden bu kriteri, adalet yaklaşımını görmesem ben de yanlış yapardım” demesini niye unutuyoruz? Liderinizden adalet beklemek en tabiî hakkınız değil mi? 
 
     İktidar için bu son olay bir fırsattır. Her eleştireni düşman bilme, adaleti, doğruluğu hatırlatanı maksatlı sanma hastalığından kurtulmalıdır. Ama yolsuzluk söylentileri sonrası operasyonu başlattığı iddia edilen müdürleri görevden almak son derece tehlikeli bir durum.Bu komplocu mantığın siyasî düşüncelerle adaleti gölgeleme mantığının tezahür. Umalım akl-ı selim ve ders almışlık hali oluşur da iktidar hepten çamura, bataklığa batmaktan kendisini ve toplumu korusun.
 
     Gezi olaylarında iktidar ve karşıtları konunun kutuplaştıılmasından rant elde etmeye çalıştı. Bu arada önemli değerler unutuldu, kayıkçı kavgası başladı. İktidar Dolmabahçe Camiî'ni vb. olayları kullanarak dindarları yanına çekmeye çalıştı, çekti. Lüzumsuz bir şekilde büyüyen olaylar can ve mal kaybına yol açtı. Karşıtları ise aynı mantıkla değerleri unutup safî karşıtlık üzerinden hareket etmeye ve duracak yeri bilmemeye, esnafa zarar vermeye başladı. İktidar kutbu, Gezi'de yer alan her kesimi, dindar söyleme sahip olanları da topa tuttu ve iktidarın otoriterliği iddialarına kulak asmadı. Az bir dindar aydının hakkaniyetli uyarılarına da kulak asmadılar. Bu son olay “solcuysa vur abalıya, marjinal din tebliğcisiyse vur abalıya” mantığına bir hatırlatmadır. Alma Gezi'cinin ahını ….

Yorumlar