2011-08-24 00:00:00

Somali’de  yaşanananlar  her  kesimden  insanı  can  evinden  vuruyor. Kuraklık, açlık  ve  bunların  sıcaktan kavrulan  topraklarda  olması  felaketin  boyutlarını  daha da  arttırıyor. İç  savaştan  kaçmak  ve  yiyecek  bulabilmek  umuduyla  anneler  çocuklarını  100 km  yol  yürüyerek  güvenli  kamplara  ulaştırmak  istiyorlar. Bu  çileli  yolculuklara  dayanamayan  annelerin  bazı  çocuklarını  yolda  bırakarak en azından yaşama ümidi  olanlarla birlikte  yola  devam  etmeye  çalıştığını duyunca kahroluyorsunuz. Ne kadar  zor  bir  seçim!.…Bir  anne  için  ne kadar  yıkıcı  ve  kahredici  bir  karar…

Tabiî ki  bu kuraklık  ve  açlığın  bitmesi  tek gündemimiz  olmalı. Türkiye  devleti  ve tüm  yardım  kuruluşları  ile  Somali’ye  samimi  bir yardım  çabası  peşinde. Bu  yardımların  mübarek  Ramazan  ayı  dolayısıyla  daha da  artarak  devam  etmesi  temennimizdir. Bölgeye  sadece  geçici  karın  doyurmak  için yardım   yapılmasından  ziyade  kalıcı projeler  üretmek  gerekiyor. Bölgeye  giden  İHH  gönüllüsü  Osman  Atalay  ile  görüşmemizde  bize  25 metreden  su  çıkabildiğini  ve  fakat  kuyu  sayısının  çok  az  olduğunu  bunu   düşünecek  samimi  ve  candan  bir  uluslararası  aklın  olmadığını  beyan  etmişti. BM  memurlarının  oradaki  görevlerine  mekanik bir  mesai memurluğu  tarzında  olduğunu  belirterek  sorunun  temeline  inilmediğini  beyan  ediyordu. Görüntü olsun  diye  yapılan  yardım  anlayışı  yerine  balık  tutmayı  öğretecek  projeler  geliştirmeyi akletmek  gerekiyor.

Tabiî ki  Somali’de  bunların  kimsenin aklına  gelmediğini  söyleyemeyiz. İç  karışıklıkların yoğun  bir  şekilde  yaşandığı  ülkede  somut  fiiller  yapabilmek  basit  bir hadise  değildir. Ancak  siyasi  istikrar sağlanmadan da  hiçbir  sorunun  çözümü  olmaz. Türkiye bile  siyasi istikrarsızlıklar  sonucu  1980  öncesi  dış  ülkelerden  100 sent  borç  alacak  duruma  gelmişti. 2001  yılının  başlarında yaşanan  siyasi  krizden  dolayı  ekonomik kriz oluşmuş  ve  ülke batışın  eşiğine gelmişti. Oysa  şu  an  bu  sıkıntılar çok  büyük  ölçüde aşılmış  ve  Türkiye  devleti ve halkıyla  mazlumlara en çok  yardım  eden  ülke ünvanını  kazanmıştır. Somali için de  aynı  mekanizmanın  geçerli  olduğunu söylememek mümkün  değildir Niye mi?

Somali’de  açlık  ve  kuraklığı doyuran  maalesef yeterli  bir  siyasi  bilincin  olmayışıdır. Ülke   yıllardır sömürüldükten  sonra  1960 lı  yıllarda bağımsızlığını kazanmış ama sorunlar bitmemiştir. Müslüman  Ogaden  bölgesi  için  komşusu Etiyopya ile savaşa tutuşan  Somali  batı desteğini alan Etiyopya karşısında mağlup oldu. Savaşın ardından Somali'de iç karışıklıklar bitmek bilmedi. Sonunda  Siad  Barre 1991'de iktidardan devrildi. Böylece Somali yıllar süren bir iç savaşa sürüklenmiş oldu.

Uranyum, bakır, boksit ve demir gibi yeraltı kaynaklarından başka ülkede petrol ve doğalgaz  yatakları  ile  önemli  bir  yer altı  zenginliğine  sahip  olan  Somali  yer üstünde  sefaleti  yaşıyordu. ABD bir yandan da “ülkede istikrarı sağlamak” bahanesiyle BM'den uluslararası barış gücü oluşturulması yönünde karar çıkarttı. 1992'de alınan kararla ABD komutasında 30 bin BM askeri Somali'de bir üs kurdu. Ancak uluslararası müdahale halkın sert tepkisine neden oldu. Sokaklarda sürüklenen Amerikan askerlerinin görüntüleri hala zihinlerde tazeliğini korur. Tepki nedeniyle BM 1994 yılında Somali'den çekildi. Ardında da 7 binden fazla ölü ve çok daha büyük bir kaosun içine düşmüş bir Somali bıraktı. İşte bu ortamda siyasi bir alternatif olarak ortaya İslam Mahkemeleri Birliği (İMB) çıktı. İMB, okullar ve hastaneler inşa ederek etkin olduğu bölgelerde istikrarı tesis edip halkın desteğini kazandı ve en son 2006'da Mogadişu'da yönetimi ele geçirdi. El Kaide  yanlısı  olmakla nitelenen  bu  yapı  daha sonra  devrildi  ve Eşşebap  örgütü  adını    alarak  yönetime  muhalif  bir örgüt oldu. Tabiî ki  batı  destekli  yönetim  ile örgütün    ve  kabilelerin  birbiri  ile  feodal    bir anlayışla  savaşa    girmeleri insani  faciayı  arttırıyor.  

Maalesef  bu  insan  hakları  sorunlarını  konuya  asıl duyarlı  olan  Müslüman  ülkeler  yakından  ve  derinden  takip  edeceğine  bizler  batılı  insan  hakları  örgütlerinin  araştırmalara dayanan  raporlardan  fikir  ediniyoruz. İnsan  hakları izleme  örgütün  Somali  ile  ilgili bir rapor hazırladı. Örgüt, yayımladığı 58 sayfalık “Kimi sorumlu tutacağını bilmiyorsun: Somali’de savaş suçları” başlıklı raporunda, “sadece Eşşebab örgütünün değil, Mogadişu’daki geçiş hükümetinin ve Afrika Birliği barış gücü askerlerinin de suç işleyerek, halkın durumunu kötüleştirdiğini” belirtiyor.

Tüm taraflardan, sivillerin suistimal edilmesini derhal durdurmasını, sorumluları sorgulamasını, savaş ve açlıktan kaçanların hareket özgürlüğü ile yardımlara ulaşmasını sağlamamasını isteyen örgüt, tüm tarafların Mogadişu’da ateş açarak masum insanları öldürdüğünü kaydetiyor.

Örgütün Afrika yetkilisi Daniel Bekele, “yasalara aykırı saldırıları durdurmak, yardımların ülkeye ulaşmasını sağlamak ve bu insani kabusu sona erdirmek için derhal adım atılması gerektiğini” bildiriyor.

http://www.kamupersonel.com/son-dakika/08/15/2011/somalide-halka-acligi-yasatan-3-taraf.html

Ülkedeki  iç  karşıklığın  açlık ve  kuraklığın  asıl nedeni  olduğunu  anlamamak  mümkün  değildir. Ülkeye zaten iç  karışıklıktan  dolayı sınırlı alanlara ulaştırılabilen  yardım yapılıyor ama  ulaşılamayan Şebap’ın kontrolündeki   güney bölgesinde de  durum dramatiktir. Her yere  ulaşabilen  bir  yardım kampanyası  ile beraber    siyasi  bilinç  ve  adalet  üzerine  uzlaşılacak bir barışı örgütlemek  gerekir. Sadece yönetime  karşı  mücadele  eden  Eşşebap’ı  zayıfatmak  amaçlı  bir  yardım kampanyası  hayal  kırıklığı  oluşturacaktır. EşŞebap’ın  kontrolündeki  veya  çevre  ülkelerdeki  açlığa  müdahale  etmek  için  adalet  ve  insan  hakları  üzere  kurgulanmış  siyasi  girişimlerinizin  olması  gerekiyor. Taraflar  arasında  görüşmelerin  başlamasına  Türkiye’nin  aracılık etmesi  gerekiyor. Birbirinin  hakkına saygı  duyarak  yaşamayı herkesin öğrenmesi  gerekiyor. Yoksa  yardım  paraları  dipsiz  kuyulara  atılacak  ve  Somali’deki 20 yıl önceki  açlığın farklı versiyonunu  20  yıl  sonra da yaşayacağız. Yardım  konusundaki duyarlı  bizler ise uluslar arası  güvenilir  bir  insan  hakları  ihlali  önleme komitesi  kurmadıkça  önüne  sunulan  geçici  çözümlerle yetinecektir.

Yorumlar