2013-11-19 00:00:00

Son YAŞ krizi Türkiye’de önemli bir değişim olduğunu gösterdi. YAŞ ile önemli bir kriz olduğunu ileri sürenler olması gerekenin ne olduğunu gördü. Anormal olanın değişimine “kriz, kavga” diyenler aslında normal dışılığı istiyorlar.

Tüm demokratik ülkelerde halk seçimler sonunda yöneticilerini seçer. Seçilen siviller ülkenin tümünü yönetir. Askerler de yönetilenlerin bir parçasıdır. Başkomutan olan devlet başkanı veya cumhurbaşkanı farklı siyasi görüşlerin üstünde tüm ülkenin son sözünü söyleyen erkidir. Ama uzun yıllardır olması gereken normal hal Türkiye’de olmuyordu. Askerler ittihat terakki’den hatta Osmanlıdan gelen bir anlayışla yönetim üzerinde söz sahibi olmak istiyordu. Bu çeşitli şekillerde oluyordu. Çeşitli bahanelerle ama tek bir konu etrafında kümeleşmiş bir halde yani tek güç sahibi olma isteği ile bu müdahale oluyordu.

Askeri müdahaleler yanlıştır, kötüdür ve anormaldir. Kim adına olursa olsun ve üstü örtülü hangi kutsal amaçla olursa olsun askeri müdahale yanlıştır. Bu askeri müdahale güya islamı getirme amaçlı olsa da yanlıştır. İslamı yok etme adına yapılırsa da yanlıştır. Konunun açıkça konuşulmayan bam teli bu noktadadır. Artık açıkça herkes bu konuda görüşünü net olarak ifade etmek zorundadır. Demokratlık iddiası yani halkın gerçek anlamda istediğinin yönetime hakim olması istenilen bir şeydir. Amma bir takım kaygılarla birilerinde alerji oluşturacak bir şekilde algılanmaktadır. Türkiye’de belki de utanarak “aman askerime dokunmayın” diyen yazar çizer takımının tek korkuları budur ve meseleyi çözmek istiyorsak dürüst bir şekilde konuşmak zorunda olduğumuz konu bu konudur. Halkın gerçek iradesinin yönetime yansıması gerekir ve bu konuda tüm siyasi görüşler karşı taraftakinin içinde bir şeyler saklamadığına emin olmalıdır.

İlk İslam toplumunda da adil bir yönetim zorbaca askeri müdahalelerle yıkılmıştır. İslami argümanlar kullanılarak halkın iradesi ve gerçek anlamda yönetime ehil olan kimseler yönetimden zorbaca uzaklaştırılmıştır. Hz. Osman’ın bir askeri darbe ile katledilmesi, Hz. Ali ve Hüseyin’in katledilmesi, Sıffiyn savaşları hep halkın sağduyulu iradesini yıkmaya yönelik askeri müdahalelerdi. Halkın iradesini hesaba katan ve barış ile çözüm yanlısı olmaya çalışma özellikle tercih edilmiyordu. Çünkü zorbalar adil bir seçimden her zaman kaçarlar. Hatta daha geriye gidip ilk insan ve peygamber Hz. Adem’in oğulları arasındaki mücadeleye baktığımız zaman da doğru ve normal olana bir silahlı müdahalenin olduğunu görürüz. Kabil, Hz. Habil’i öldürürken güç sahibi olma hevesi ile zorbalık yapmış ve kardeş katili olmuştu. Hz. Habil ise bu zorbalığa misli ile karşılık vermemiş, “zorbalığın karşılığı zorbalık değildir ve ben salih işler yapanlar safındayım” diyerek pasif direnişi tercih etmiştir.

tarihi hadiseleri zorbalığa kim olursa olsun karşı çıktığımızı ifade etmek için kullanıyoruz. Yanlız şunu ayırt etmek lazım. Zorba yönetimlere karşı tüm bir halkın ayağa kalkarak yönetimi devirdiği devrimler zorbalık değildir. Zira ezilen halk apaçık bir zorbaya karşı çıkmak zorundadır ve bu normalliğin gereğidir. Askeri müdahaleden kastımız sivil iradenin memuru olması gereken ve elinde yasal silah kullanma gücü olan askeri gücün zorbaca yönetime müdahale etmesidir. Yönetimde yanlışlık varsa seçimler veya halkın durdurulamaz sel gibi olan gücü ile o zorba yönetim zaten devrilir.

Türkiye normalleşmek zorundadır. 21. yüzyılda Türkiye bir 3. dünya ülkesi olamaz , Bir muz cumhuriyeti hiç olamaz. Askerin yönetime müdahale etmemesi en başta halka duyduğu, duyması gereken saygının sonucudur.

Askerin ülkenin başbakanına, cumhurbaşkanına rahatlıkla küfredebildiği resmi törenlerde açık kapalı saygısızlık sergilediği yapı normal bir yapı olamaz. Yargı denetimine tabi olmayan, keyfi bir şekilde askerlerin ordudan atıldığı bir yapı normal bir düzende var olamaz. Anayasa değişikliğine hayır diyenlerin aslında YAŞ kararlarının yargı denetimine açılmasından rahatsızlık duyduğunu son gelişmelerle daha anlıyoruz

Sonuç olarak net bir şekilde ifade etmek gerekirse askeri müdahaleleri kim ve hangi gerekçe ile yapıyorsa karşı çıkmak normalitenin gereğidir. Askeri müdahaleden yana olmak veya sivilin üstündeki bir askeri iradenin özlemi ile yanıp tutuşmak aslında “ben kölelik istiyorum” demek ile eş anlamlıdır. Askerler de devlet memurudur. Bir ülkenin silahlı kuvvetlerinin olması gayet doğaldır ama bu yasal silah kullanma yetkisi olan gücün tek hakim güç olmasını istemek kölelik talebinden başka nedir ki?

Yorumlar